4 Ekim 2012 Perşembe

PLATONİK / Bölüm 2 / Sahne 9

YAREN : CESARETİN VAR MI AŞKAAA? ÇARPIYOR KALBİM BİR BAŞKAAA. SENDE BÖYLE SEVSEN KEŞKEEE. DESEN BANA YAAAAAAR !!!

(Cenk odasına doğru giderken, Yaren'in yüksek sesle şarkı söylediğini işitir ve Yaren'in odasına girer.)

CENK : Yareeeen!
YAREN : SENDE BÖYLE SEVSEN KEŞKEEE DESEN BANAA...
CENK : YAAAAAAAAR.......EEEEEEEEEEEEEN !

(Yaren oturduğu yerden iki karış sıçrar ve damağını kaldırır. Kulaklığını çıkartıp,müziği kapattıktan sonra abisi ile konuşmaya başlar.)

YAREN : Ayyyy abiiiiiii! Ödümü kopardın ya.Ne güzel kaptırmışım kendimi şarkıya,söylüyordum öyle.
CENK : Yaren sen iyi misin Allah aşkına?
YAREN : İyiyim abi. Aslında iyi değilim. Ne iyiyim ne kötü. %60 kötü %30 iyi. Yok yok %70 kötüyüm ya. Ya da %90. Off efkarlıyım bee abiiiiii..
CENK : %100 rahatsızım bende. Neyin efkarıymış bu saatte?
YAREN : Abi gece oldu ya,kaldım ya tek başıma. Ben birisini özlemeye başladım yine. Öyle böyle değil,çok fena özledim.
CENK : Belli oluyor içinde fırtınaların koptuğu,derinden özlediğin biri olduğu,sen burda bağırırken belki alt komşu uyutuyor oğlunu...
YAREN : UYUSUN DA BÜYÜSÜN NİNNİİİ.........
CENK : Bağır bağır biraz daha bağır.
YAREN : TIPIŞ TIPIŞ YÜRÜSÜN NİNNİİİ.........

(Duvardan tak tak diye sesler gelir.)

YAREN : Aaa baksana bebek uyumuş abi. Duvara vurmalarından anladım,herhalde teşekkür ediyorlar.
CENK : Hayır Yaren,rahatsız olduklarından dolayı senin o çeneni kapamanı istiyorlar.
YAREN : Abi şu duvara vur iki kere akıllı olsunlar yoksa ''Gangnam Style' açarım şimdi sabaha kadar zıplarım yemin ediyorum. İnsan kendi evinde şarkı söyleyemiyor be.
CENK : Bak bu saatte şarkı söylenmez kardeşim,millet uyuyor. Senin gibi oturmuyor sabaha kadar.
YAREN : Uyurlar tabii ki. Sevdikleri yanında uyuyor daha ne olsun. Oh ne güzel hayat vallah. Biz burda hasret çekelim, onlar birbirlerine sarılarak uyusun.
CENK : Kardeşim orası öyle tamam haklısın ama benden bir sana abi tavsiyesi ; geceleri şarkı dinleme,dinlemeyi geçtim içinden gelse de söyleme bile. Biri duysun veya duymasın bunlar önemli değil.
YAREN : Neden ki?
CENK : Çünkü gece kalbindekileri dinlemeye başlarsın. Çünkü en çok geceleri özlersin birini. Çünkü en çok geceleri yalnız kalırsın. Birine ihtiyaç duyarsın. Seni anlayan ve dinleyen birine. Kimseyi bulamazsın. Şarkılardan medet umarsın. Senin hissedipte anlatamadıklarını birkaç dakikada anlatması için ruh haline uygun bir şarkı aramaya başlarsın ve onu bulunca tekrar tekrar dinlemeye başlarsın. Gecenin sessizliğiyle, seni hüzünlendirmekten başka birşeye yaramaz. En olmadık kişileri özlemeye başlarsın,kendin bile şaşırırsın ve sonra efkar denen şey ortaya çıkıyor senin dediğin gibi.
YAREN : Abi ne de güzel anlattın vallah,gerçekten öyle oluyor.
CENK : Mesela o dinlediğin şarkı için aynı şeyleri düşünüyor musun? Bu gece takılıp kaldığın şarkı o mu? Ya da şöyle sorayım duygularını en iyi anlatan şarkı o mu? Cesaretin var mı aşka mı?
YAREN : Evet abi sanırım bu.
CENK :  Benimde en sevdiğim şarkıdır,değişmez yani.
YAREN : Abi zaten platonik aşıksan en sevdiğin şarkı %90 bu olur.
CENK : Platoniğiz ya. Aa bu arada sana söylemeyi unuttum,şimdi aklıma geldi. Ekmek almaya giderken, Ebru'yu gördüm!
YAREN : Aaa gerçekten mi abii?
CENK : Eveeet! Hatta o beni farketti. ''Ceeeenk'' dedi,ben zaten o anda koptum dünyadan. Adımı ondan duyunca o kadar çok hoşuma gidiyor ki ama bi heyecan yaptım yine hiç sorma.
YAREN : Nasıl oldu öyle ya? Anlatsana abi merak ettim.
CENK : Yere baka baka gidiyordum işte,bi baktım karşımda Ebru. İçimden bir ses diyor ki ; ''Sımsıkı sarıl bırakma,hiçbir yere gitmesin bir daha.Öyle bir sarıl ki kendini sana ait hissetsin.'' ama dinlemedim,cesaret edemedim yani.
YAREN : Bi kerede dinle abi şu içinden gelen sesi, belki doğruyu söylüyordur.
CENK : Hep öyle oluyor ya. Dinleyeceğim,dinleyeceğim diyorum karşıma gelince tutulup kalıyorum.
YAREN : Abi ya o da bir insan sonuçta senin gibi, o kadar çekinme ya.
CENK : Gerçekten büyüleyici bir insan o. Hatta bir melek diyebilirim.
YAREN : Abi belkide sana öyle geliyordur,melek yüzlü şeytandır belkide.
CENK : Hişşşşşşş! Sakın öyle deme bir daha,kızarım bak. Melek o melek.
YAREN : Tamam abi birşey demedim,ee anlatıyordun sonra ne oldu?
CENK : Çok mutlu oldum ya. Salak salak gülümsemeye başladım. Hiçbirşey düşünemedim o an. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki anlatamam sana. O da anladı galiba benimle konuşmaya başladı,çok tatlıydı. Gözlerimi kapatıp sadece o masal gibi gelen ses tonunu dinlemek istedim bir an,gözlerine bakamıyordum ki.
YAREN : Neden ki abi? Heyecanın daha çok artar diye mi?
CENK : Evet ya aynen öyle ama zamanla öğreneceğim galiba gözlerine bakmayı da.
YAREN : Abi bence bir daha ki sefere ne yapıp et gözlerine bak. Konuşamıyorsan susup kal öyle ama asla ayırma gözlerini ondan. Sen sus gözlerin konuşsun be abi.
CENK : Kalp krizinden ölüp giderim vallah.
YAREN : Allah korusun abi ya olur mu öyle şey? Alt tarafı gözlerinin içine bakıcan. Bak şarkıda bile diyor; ''Konuşmadan gözlerinle beni sevdiğini söylesen.'' diye. Belkide onunda istediği şey budur.
CENK : Çok utanıyorum ben ya. Karşısına geçip cümle bile kuramıyorum yani.Gözlerine bakmayı beceremiyorum işte beceremiyorum.
YAREN : Ne var bunda abi ya? Sanki çok zor birşey.
CENK : Evet çok zor. Mesela sen çıplak gözle,öğlen sıcağında güneşe bakabilir misin?
YAREN : Bakamam da abi onunla bunun ne alakası var ki şimdi?
CENK : İşte bu da öyle birşey işte ama ben güneşe bakarım bi tek Ebru'nun gözlerine bakamam. Yok ya ben güneşe de bakamam.
YAREN : Güneşe bakmak bir güneş gözlüğü gerektirir ama aşık olduğun insanın gözünün içine bakmak cesaret gerektirir.
CENK : Heh işte o yok bende. Aşk var,sevgi var,sadakat var,saygı var. Var da var yani. Ama cesaret yok ne yapacağım? Cesaret hapı mı yutsam? Yürek yiyip mi gitsem yanına bilmiyorum ki ne zaman çıkacağı da belli olmuyor ki karşıma. Hayalet gibi kız valla.
YAREN : Abi biraz kendine özgüvenin gelsin ya.
CENK : Utangaç biriyim biliyorsun birde üstüne aşık olmuşum ben elimden başka birşey gelmiyor ki özgüven gelsin. Kardeşim ben bu kızla ne zaman doğru düzgün konuşabileceğim ya? Ne zaman karşısına geçip, adam akıllı 2 kelime edebileceğim? Acaba ne zaman onu sevdiğimi gözlerine bakarak uzun uzun anlatabileceğim? Çıkmaz ayın son perşembesi derler ya. Benimki de o misal.
YAREN : O kadarda imkansızlığa kapılma be abi. Herşeyin zamanı vardır,belki şimdi söylemek nasip olmuyordur çünkü iyi şeyler olmayacaktır sonunda. Belkide o yüzden çıkmıyordur en güzel kelimeler saklanıyordur bi yerde.
CENK : Hem sevdiğimi biliyor. Ben niye kasıyorum ki bu kadar kendimi?
YAREN : Ama sen utanıyorum diyosun abi. Böyle yaptığın sürece ne o kız senin olur,ne senin için rahat eder.
CENK : Ne benim ne de bir başkasının olsun. Yeter ki gözlerimin görebildiği bir mesafede olsun. Yeter ki onu her gördüğümde midemde kelebekler uçuşuyor olsun. Yeter ki kalbim her zamankinden daha hızlı atıyor olsun.
YAREN : Abi sen hayran olmuşun resmen ya. Hadi aşık olmayı da geçtim. Nasıl etkiledi ki seni bu kadar? Gerçekten anlamıyorum.
CENK : Ahhh kardeşim gülüşü yeter ya. Bak yine o gülen gözleri aklıma geldi,içim yine bir kıpır kıpır oldu bir hoş oldu birdenbire. Aklıma geldiğinde bile beni bu kadar mutlu ediyor işte. Yanıma gelince nasıl mutlu olduğumu sen düşün,utanmasam sevinçten zıplayacağım yanında.
YAREN : Vay bee! İnsan gerçekten kıskanıyor abi ya,sen onu anlatırken diyorum ki içimden ; ''Keşke benide böyle seven birisi olsa ama nerde?'' Biri var yürekten seven,o da abim işte.
CENK : Belkide vardır bu kadar emin olma,kesin vardır ya ama elde etmek için seviyordur,yani sevgilin olmak için. Ama ben öyle sevmiyorum işte,ben karşılıksız seviyorum.Sevgili olmasak bile yanımda olsun,gülüşünü istediğim zaman göreyim o sesini istediğim zaman duyayım benim için yeter. Aşk böyle birşey işte. Yani benim için öyle. Ben onu her gördüğümde bu duyguları hissedebileyim,yeter benim için. Bu yüzden platonik seviyorum galiba, yani böyle uzaktan...
                                  *****DEVAM EDECEK*****

20 Eylül 2012 Perşembe

PLATONİK / Bölüm 2 / Sahne 8

SAHNE 8

(Zehra ile ayrılma kararı alan Önder, bir süre sonra bu kararından pişman olur ve acı çekmeye başlar.)

ÖNDER : Off ulan off!Bu ne berbat bir hismiş!Aşk acısı dedikleri şey bu olsa gerek.İçimden bir parça kopmuş gibi,göğüs kafesimde derin bir boşluk hissetmeye başladım.Sanki o parçayı Zehra alıp götürmüş gibi.Nasıl birşeydir bu nasıl birşeydir?Dayanamıyorum artık. O sesi aklımdan çıkmıyor,resmen kulağımda çınlıyor ya.Bana ne kadar söylediği güzel şeyler varsa aklıma geliyor.Beraber yaşadığımız tüm anılar gözümün önünde canlanıyor.Neden böyle oluyor ki?Neden?Aklım almıyor.Kendimi bir gökdelenden atlamış gibi hissediyorum.Paramparça haldeyim,yaralıyım.Birazdan son nefesimi verip,ölecekmiş gibi hissediyorum.O gelirse ve elimden tutup kaldırırsa herşey geçecekmiş gibi işte o zaman tüm bu yaşadığım acıları unutacağım.İşte o zaman herşeye yeniden başlayacağım,yeniden.Belkide başkası gelecek,bana unutturacak herşeyi,bu yaşadığım berbat hisleri unutturacak.Peki benim bu şekilde daha ne kadar durmam gerekiyor?Daha ne kadar ağlamam gerekiyor?Daha ne kadar bağırmam gerekiyor?Daha ne kadar zaman geçmesi gerekiyor?Bunlar sanki hiç bitmeyecekmiş gibi,hep devam edecek gibi geliyor.Başlangıçta herşey ne kadar güzeldi oysa ki.Onun duygularını hiçe sayıp,içimden geldiği gibi korkusuzca söverken ve onsuz yaşayacağıma kandırırken kendimi herşey ne kadar yolundaydı.''Ben burdan atlasam birşey olmaz,hiçbirşey olmaz'' derken ne kadar güveniyordum kendime.Ondan kurtulma rahatlığıyla bırakmışım,kendimi boşluğa.İşte o atlayan gururum,pişmanlığa dönüşmüş sonunda...Off şuan biriyle konuşmaya o kadar ihtiyacım var ki,sıkıntımı anlatıp rahatlarım belki,birazcıkta olsa.Kimi arasam ki şimdi?Hmmm...Cenk'i arayamam,o benden dahada duygusal,birşey der şimdi dahada kötü olurum.Nilay'ı arasam zaten umrunda bile olmaz.Aaaa!!Buldum!Tabii ya Mutlu'yu arayayım ben.İnşallah müsaittir ya.Saat kaç acaba? Bi bakayım. Aaa gece 12'i geçiyor ya.Her defasında gülmekten gözümden yaş getiren birinden,şimdi o gözyaşlarımı silmesini isteyeceğim.Umarım beni bu zor durumdan kurtarır.

(Önder ; herşeye gülen ve espri yapan çatlak arkadaşı Mutlu'yu arar.O sırada Mutlu sevgilisinden aramasını beklemektedir.Telefonu bakmadan açar.)

MUTLU : Aşkıım sen misin? Bende seni çok özledim. Hahaha...
ÖNDER : Ne aşkımı lan? Ben Önder.
MUTLU : Ne arıyon oğlum beni? Anam mısın? Babam mısın? Hadi onu da geçtim sevgilim misin lan? Hahaha...
ÖNDER : Off ne diyosun be! Sevgilim yok artık. Gitti. Çok yalnız kaldım.
MUTLU : Peki biz şimdi neyiz? Hahaha...
ÖNDER : Off dalga geçme ya. Zehra gitti oğluuum.
MUTLU : Tamam anladım ama ne ayaksın lan sen? Hahaha...Kız gitti,şimdi bana mı yazıyorsun? Frekansları karıştırma yoksa fena olur he. Hahaha...
ÖNDER : Tövbee tövbeee. Allah yazdıysa bozsun. Ben burda acı çekiyorum sen ordan gülüyorsun ya. Bi konuşalım,derdimizi anlatalım dedik,senin şu yaptığına bak.
MUTLU : Sen ve senin gibilere var ya çok gülüyorum ben. Hahaha... Zavallısınız vallah.Sevgili lan bu sevgili.Hadi ananı kaybedersin anlarım,babanı kaybedersin anlarım yeri dolmaz ama bu sevgili dediklerin geçici be.Olsa ne olur olmasa ne olur.Biri gider,biri gelir.Ağlama lan.Hemen yenisini bul. Hahaha...Ben sana ayarlarım bir tane.Üzüldüğün şeye bak ya.Erkek adam ağlar mı? Emzik vereyim mi? Hahaha.
ÖNDER : Hadi ordaaan. O boşluk kolay kolay dolmuyor be. Sen öyle diyorsun belki haklıda olabilirsin ama dolmuyor işte.Öyle değişik bir his ki bu,tüm organlarını götürüyor sanki.
MUTLU : Organ mafyası lan bu nereye götürüyor? Hahaha...
ÖNDER : Onun gibi birşey lan.Önce aklımı aldı,akıl sağlığım gitti.Şimdi de kalbimi alıp götürdü.
MUTLU : Beleşe mi? Hahaha...Bitkisel hayattaysan gel de fişini çekeyim. Hahaha...
ÖNDER : Off ondan daha kötü lan! Göğsümde kocaman bir boşluk var.
MUTLU : Göğüs kası çalış biraz. Hahaha... ŞINAV çek ŞINAV. Hahaha.
ÖNDER : Off geçer mi lan öyle? Sen güldükçe ben daha çok acı çekiyorum yapma. Neden bende senin gibi mutlu olamıyorum ki?
MUTLU : Sen zaten benim gibi istesen de olamazsın önce bi onu unut. Hahaha...Hahaha...Geber artık seni lanet olası. Hahaha...Öldün mü lan? Hahaha...Benim kahkahalarım gelmiyor mu? Hahaha...
ÖNDER : Gül sen gül.
MUTLU : Ben burda krize girdim,gülmekten öldüm sen hala yaşıyon mu yaa? Hahaha...
ÖNDER : Ha-ha-ha... Hapşuuuuuuu!!
MUTLU : GEBEEEEEEEEEEER ! Hahaha...
ÖNDER : Al işte...
MUTLU : Karnımda kocamaan bir boşluuuk vaaar. ACIKTIIM GALİBA! Hahaha...
ÖNDER : Geç dalganı geç sen.
MUTLU : Sen beni güldürdün Allah'ta seni güldürsün. Alsın cehennemine. Çünkü bende orda olacağım. Hahaha...
ÖNDER : Razıyım.Ölmeye de razıyım.Dayanamıyorum artık.Dayanacak gücüm kalmadı.Bu acıdan kurtulmak istiyorum.İntihar edeceğim.
MUTLU : Yeter lan yeter ben gülmekten öleceğim burda. Hahaha. Bir kız için yaptığına bak,kendine gel çık şu triplerden. Hahaha...
ÖNDER : Ben onsuz yapamam.Herşeyimdi o benim herşeyimi kaybettim ben.Yaşamak için bir sebebim kalmadı.Hiçbirşey hemde.
MUTLU : Şaka mısın sen ya? Hahaha...Sen konuştukça gülesim geliyor benim. Bu nasıl bir ses tonudur böyle? Ciyak ciyak... Hahaha...
ÖNDER : Hayallerim yıkıldı hayallerim.
MUTLU : Hayal kurmak bedava oğlum git yenisini kur. Hahaha. Sende var ya temeli yanlış yere atılan inşaatlar gibisin,bir depremde yıkılıyorsun. Hahaha...
ÖNDER : Ben kapatıyorum vallah. Çok kötüyüm ya.
MUTLU : Ne adamsın ya. Hahaha... Ara kızı konuş. Dönerse senindir,dönmezse zaten hiç senin olmamıştır. Hahaha. Bana niye dil döküyosun boşuna? Hahaha.
ÖNDER : Doğru ya ne gurur yapıp kendimi yiyip bitiriyorsam.Arayacağım ya.
MUTLU : Yemiyo mu? He yemiyor mu? Aramazsan adam değilsin. Hahaha...
ÖNDER : Kapat lan kapat.
MUTLU : İlk önce sen kapat. Hahaha... Gerizekalı orda kırmızı tuşuna basıcan. Bunu da ben mi öğreteceğim sana. Hahaha...

(Önder telefonu kapatır.)

ÖNDER : Mutlu bile güldüremediyse beni,hiç kimse güldüremez ya.Zehra hariç.Yeter artık bu kadar gurur! Arıyorum.Umarım açar.Bu acıdan ölmeden önce bi sesini duyayım bari.

(Önder Zehra'yı arar.Her telefon çalışında kalbi daha hızlı atmaya başlar ve heyecanlanır.Zehra o sırada Önder'i düşünüp ağlamaktadır.)

ZEHRA : Üff sadece bir mesaj ya da bir çağrı at,pişman olduğunu söyle ya. Bu gece bitmez,lütfeeen ya. ÜFÜ-ÜFÜ-ÜFÜ Önder arıyor!!! Pişman olmuş olmalı. Yaşasııın!

(Zehra,telefonu açar.)

ZEHRA : ÜFÜ-ÜFÜ
ÖNDER : ALOO ZEHRAAA, SEVİYORUM ULAAN SENİ!
ZEHRA : Üff ne bağırıyon be kulağımın dibinde? Ulan demeseydin daha güzel olurdu.
ÖNDER : Allah Allah...Arayıp seviyorum dedim ulana mı takıldın sen?
ZEHRA : Üff ya biraz terbiyeli olsana.Ulan nedir ya? Öküzsün Önder ÖÖ-KÜÜÜZ.
ÖNDER : Bak Zehra! Aradığıma pişman etme beni.Adamı sinir etme.Düzgün konuş benimle.
ZEHRA : Üff ama ben ağlıyorum kaç saattir senin için gerizekalı. Bunu haketmedim ben.
ÖNDER : Ben ne yapıyorum burda göbek mi atıyorum? Ne demek istiyorsun sen? Ben burda ölüyorum senin için.
ZEHRA : Üff ya öyle mi gerçekten? Neden bana öyle gelmiyor o zaman? Neden ağlatıyorsun beni bunca saat? Neden ters ters cevaplar veriyorsun mesajda? Neden bu kadar geç arıyorsun? Beni üzmek hoşuna mı gidiyor senin? Mutlu mu oluyorsun böyle yapınca?
ÖNDER : Hayıır Zehraa.Ben seni üzmek istemiyorum aslında ama o kadar çok sinirleniyorum ki bazen sana ne dediğimi ben bile bilmiyorum,ağzımdan çıkanlara şaşıyorum.Üzülüyorum sonra,seni de üzüyorum.Çok özür dilerim Zehra. Gerçekten bir daha olmaması için dikkat edeceğim. Söz veriyorum sana. Affet beni. Lütfeeen! Seni çoook ama çoook seviyorum.
ZEHRA : Üff tamam ya unutalım bunları,affettim gitti.
ÖNDER : Ohh bee! Seni kaybedeceğimden çok korkmuştum ama çok mutluyum şuan.
ZEHRA : Üff bende ya. Bir daha böyle birşey yaşamayız umarım.
ÖNDER : İnşallaah. Allah korusun! Ben seni bir daha üzmeyeceğim.
ZEHRA : Üff pek inanmıyorum ama görücez bakalım. Şimdi rahat rahat uyuyabilirim.
ÖNDER : Bak sana söz veriyorum. Erkek sözü. Hadi şimdi uyuyalım o zaman.Telefonu kapayınca,kapa gözünü sende. Tamam mı?
ZEHRA : Üff tamam öyle yapıcam ya.Hadi kapattım ben.

(Zehra,telefonu kapatır.)

ÖNDER : Aa kapattı. Çok seviyorum ben bu kızı ya. İlk defa gerçekten sevildiğimi hissettim. O diğerleri gibi olmadı. Beni en zor durumda bırakmadı işte. Ondan öncekileri böyle miydi? Benim üzüldüğümü bilip çoktan başkasını mutlu etmeye başlamışlardı bile. Kimlere ''seni seviyorum'' demişim ben ya. Gerçekten çok pişman oldum şimdi. Bugün akıttığım gözyaşları için zerre pişman olmadım ama haketmeyen insanlara ''seni seviyorum'' dediğim için pişman oldum. Zaten çoğu kişi şu durumda aramaya cesaret edemez ama ben aradım! Çoğu kızda çok sevdiği halde gurur yapar,affedemez. Ama o affetti. Birbirimize deliler gibi aşığız işte. Gerçek aşk bu! Ne olursa olsun sevdiğinin hatalarını görmezden gelmek ve ondan asla vazgeçmemek! İşte bu ya!

                            *****DEVAM EDECEK*****

6 Eylül 2012 Perşembe

PLATONİK / Bölüm 2 / Sahne 7

SAHNE 7

(Tufan'dan bir an önce kurtulmak isteyen balıkçılar,onu atladığı yere bırakmışlardır.Tufan'da eve gitmeyip parkta kendi kendine söylenip,durur.)

TUFAN : Ya bu pis denizde yüzdüğüme inanamıyorum ya. Ya bi daha sahile bile uğramam ya. Ya valla denizlere küstüm ya. Ya bu balıkçılarda neyin nesiydi ya? Ya bu adamlar neyin kafasını yaşıyor ya? Ya çok şükür,kurtuldum ya. Ya off karnımda acıktı,birşeyde yemedim ya. Ya eve götürsün biri beni çok yorgunum ya. Ya nasıl kurtuldum ben ya. Yaşıyor muyum yoksa rüyada mıyım ya? Ya bu neyin kafası ya? Ya bu deniz beni değiştirdi ya. Ya off yağlı bişey mi alsam ne yapsam? En azından şu yağ'lamayı keser ya. Ya adalara bile uğramam arkadaş yüzmem bi daha ya. İnsanı bi dert,hayvanı bi dert arkadaş ya.

(Yağmur çişelemeye başlar.)

TUFAN : Ya off yağma gözünü seviyim ya. Ya yeni kurudum yapma ya. Ya kara bulut tayfası hepiniz bir olmuşsunuz,beni mi ıslatacaksınız ya? Ya size diyorum ya. Ya ağlamayın üstüme ya. Ya başka semte,başka şehire gidin ya. Ya bende bu şans olduğu sürece gittiğim her yere yağmur yağar ya.

(Gök gürler.)

TUFAN : Ya nasılda kızıyorlar ya? Ya tamam birşey demedik ya vallah korktum ya. Ya kafama şimşek çakmasa bari ya. Ya hazır ıslağım tek şimşeğe bakar ya.

(Şiddetli bir gök gürültüsü olur ve ardından şimşek çakar.)

TUFAN : Ya şimdi de fotoğraf mı çektiniz ya? Ya face atıp,etiketlemeyin bari ya?

(Yağmur,sağanak yağışa dönüşür.)

TUFAN : Ya bu ne ya? Ya vallah üşüttüm ya. Ya kuru gezemeyecek miyim ben ya? Ya vallah oturup ağlıcam ya. Ya bu nasıl bir kafa ya bu nasıl bir hava ya bu nasıl bir şans ya. Ya böyle dünya dönmez olsun ya. Ya bugünü sağ salim atlatırsam,fakire para vericem ya.

(Tufan evine doğru koşmaya başlar. Yağmur o kadar şiddetli yağmaktadır ki rüzgarla birlikte yüzüne sert bir şekilde gelir ve dayanamayıp durur.)

TUFAN : Ya off bu ne ya? Püüüh ya. Ya sucuk oldum ya. Ya 2 yumurta kırıp yesin biri beni ya. Ya ''yerim seni'' diyen bir hatun olsa ''Afiyet olsun,ilk şu ıslak kafamdan başla'' derim ya. Ya bu gidişle karada boğulan tek insan olucam ya. Ya bi yamyamlar kaçırsın beni ya büyük kazanın içinde ateşte pişirsinler ya.Vücudumun %100'ü  su oldu ya. Ya bu üstümde balıklar yüzer ya. Ya en sonunda bi japon balığı alıp,gezdircem cebimde ya. Ya ben dışardayım ya,eve girene kadar durmaz bu yağmur ya.

(Tufan sokağa sapınca yolun ilerisinde bir elinde paketleri,diğer eliyle de şemsiyeyi tutan şişman bir adam görür.)

TUFAN : Ya bu adamın şemsiyesini alıp kaçırsam mı ya? Ya çok ihtiyacım var ya. Ya fazla kimsede yok etrafta ya. Ya ben zaten şemsiyeyi bir elinden kaparım,bu adam kıçını kaldırana kadar diğer köşeyi dönerim ya. Ya niyeti bozdum anasını satayım alıcam kaçıcam şemsiyeyi ya. Ya nasılsa en kötü ihtimal polis yakalar,hapise atar boğulmaktan kurtulurum ya. Ya sudan nefret ettim ya. Ya bu şansla bi kapalı yere girsem,deprem olur üzerime çöker ya. Ya vallah tek kurtuluşum şemsiye ya. Ya buldum işte ya. Ya tereyağından kıl çeker gibi alıcam ya.

(Tufan adamın yanına kadar koşarak gider. Adamın telefonu çalmaya başlar.)

TUFAN : Ya telefonunuz çalıyor ya.
+Duyuyorum birader ama ellerim dolu. O yüzden bakamıyorum telefona.
TUFAN : Ya önemlidir belki ya isterseniz şemsiyeyi ben tutayım siz bakın telefonunuza ya.
+Hay Allah razı olsun senden...Al birader üstüme tutta telefon ıslanmasın.

(Tufan şemsiyeyi aldığı gibi kaçmaya başlar.)

+Yok otobüsü kaçırdım o yüzden...HOOOOP! Nereye gidiyorsun lan?...sana demedim...2 dakika arayacağım ben seni. GELSENE LAN BURAYA İT OĞLU İT. Ohooo gözden kayboldu bile. Ben biliyorum başıma geleceğini. Offf Allah'tan paketleri götürmedi...

(Tufan nefes nefese kalmıştır,caddeye geldiği anda görenler şüphelenmesin diye koşmayı bırakır ve yürümeye başlar.)

TUFAN : Ya-ya-ya-ya-ya...ya inanamıyorum ya. Ya herşey istediğim gibi gitti ya,işte bu ya. Ya hayret kötü birşey olmadan atlattım ya. Ya bu nasıl aklıma gelmedi ya. Ya çok tehlikeli birşey bu ya. Ya girerse açılmaz valla ya. Ya bu bi yerime girmesin şimdi olur mu olur ya?

(Tufan'ın yanından hıphızlı bir araba geçer ve üstünü başını ıslatır.)

TUFAN : Yaa off yaa. Ya beni ıslatana para mı veriyorlar ya? Ya havlu alıcam bir daha sokağa çıkarsam ya. Ya bu su hep beni mi bulur ya? Ya şu şemsiyeyi de atayım bari ya. Ya kurtuluşum yok ya. Ya havadan karadan her yerden ıslatıyorlar ya.

(Tufan çöp kutusunun yanına gider ve şemsiyeyi içine atar.)

- MEEEOOOOOOOVVVVVVVVVVVVV

TUFAN : Ya aklım gitti ya! Ya bu kara kediyi de gördüm tamamdır ya. Ya bugün bitmez ya. Ya bi eve gidiyim hemen uyucam ya. Ya kabus gibi ya. Ya bugün hayatımın en kötü günüydü ya. Ya hayatımda hiç bu kadar ıslak durmamıştım ya. Ya her yerim börttü ya. Ya ipe asılan ama bir türlü kurumayan çamaşırlara döndüm ya. Ya bu bir işaret mi ya? Ya biri benim için ağlıyor galiba ya. Ya bunun başka bir açıklaması olamaz ya.Ya kimse ağlamaz ki benim için ya? Ya Ebru diyicem, o da tam yalancı ya. Ya aşığım diyosan bana niye gitmeme izin veriyorsun ya? Ya insan bi gitme der ya. Ya insan abisi gelse bile sevgilisinin sıkıca elinden tutar ya. Ya insan sevdiğinin kötü gününde yanında olur ya. Ya abisinden çekindiyse ya. Ya ben bunu niye düşünemedim ya. Ya ben hemen Ebru'ya ona kurtulduğumu haber vermeliyim ya. Ya belkide bir mesajım yeter ya.Ya ağlama diyicem ya. Ya döktüğü her gözyaşı damlası bana bela olarak geri dönüyor ya.Ya bunlar bitecek gibi gözükmüyor bir an önce ''Dur'' demem gerekiyor ya.

(5 dk sonra)

(Tufan eve geldiği gibi ilk işi ev telefonundan Ebru'nun cep telefonunu aramak olur.)

TUFAN : Ya neyse ki telefonunu kapatmamış çalıyor ya. Ya saatte gece 1 oldu ya. Ya niye açmıyor ya? Ya açsa telefonu mutlu olacak ya.

(Ebru'nun Tufan'ı bir daha göremeyeceğini,sesini dahi duyamayacağını düşünmesi gözyaşlarını durduramıyordu. Saatlerce ağlayan Ebru,telefonun çaldığını duyunca ilkinde umursamaz. Çünkü kimseyle konuşmak istemiyordur. Telefonu ikinci kez çaldığında kimin aradığını merak eder ve telefona bakınca Tufan'ın evden aradığını görür,telefonu hemen açar.)

EBRU : Aloooo! Tufan sen misin? Benim de ne oluuuuur!!
TUFAN : Ya benim ya.
EBRU : NEEEEEEE ! Gerçekteeeeeen mi? Tufaaan?
TUFAN : Ya Ebru bi sakin ol ya!
EBRU : Ayyyyy inanmıyorum!!! Allah'ıma şükürler olsn ki ölmemişin,yaşıyorsun ya. Çok mutluyum ben.
TUFAN : Ya o kadar emin olma ya. Ya ben çoktan öldüm ya.
EBRU : Hayıııır! Hayııır! Olaamaz! Bu bir rüya oalamaz yok yok hayır yaa. Uyanmak istemiyoruuum! Eğer yanımda sen olmayacaksan.
TUFAN : Ya ben senin yanındayım zaten ya,sol yanındayım ya.
EBRU : Gözlerimin içinde de olsan, her nefes aldığımda kokunu çeksem içime.
TUFAN : Ya şimdi başlatma romantizmine ya! Ya ben burda canımın derdine düşmüşüm ya.
EBRU : Aşkım tamam kızmasana,şoku atlatamadım hala inanamıyorum yaşadığına. Biliyor musun ben kaç saat aynı yerde senin denizden çıkmanı bekledim? Ayy ne kadar ağladım anlatamam sana ya.
TUFAN : Ya nerden biliyim ya. Ya ben en son dediğinden sonra 'ne halin varsa gör'' demişsindir diye düşündüm ya.
EBRU : Aşkolsun olur mu öyle şey? Ben o kadar açılacağını tahmin etmemiştim ki hem.
TUFAN : Ya abinin bakışları yeter ya. Ya adam ölümüne koştu ya. Ya bende napayım o korkuyla atladım suya ya.
EBRU : Aşkım sen onu bırakta bu ne biçim konuşma tarzıdır? Ya demeden konuşamıyor musun sen?
TUFAN : Ya ne biliyim ya. Ya denizden çıktıktan sonra sudan çıkmış balığa döndüm ya.
EBRU : Benim adım Ebru! Tamam mı? Yağ değil! Yağ bakkalda,Ebru burda. Ebru burda,yağ bakkalda. Anladın?
TUFAN : Ya sende beni iyice salak yaptın ya. Ya en sonunda intihar edicem o olcak ya.
EBRU : Dilini ısır,elini tahtaya vur. Allah korusun! Sen olmasan ben ne yaparım ki zaten?
TUFAN : Ya herhalde oturur,ağlarsın saatlerce ya.
EBRU : Bak bana bi daha ya dersen kafanı kırarım. Ayy gıcık oldum be! Yeter kabak tadı verdi. Ya yerine aşkım,bitanem,hayatım falan desen olmaz mı?
TUFAN : Ya...
EBRU : Oğlum senin beynini balıklar mı yedi? Ya da suya mı düştü?
TUFAN : Ya ne diyorsun ya? Ya çocuk mu bu düşşün ya? Ya işte  duruyor kafamın içinde ya. Ya adamı hasta ediyorsun sen ya.
EBRU : Bu gözyaşlarım senin gibi bir odun için fazla akmış. Hemde baya fazla.
TUFAN : Ya sende iyi ki bi ağladın ya! Ya baksana sen ağlamaktan başka birşey bilmez misin ya? Ya insan bi sahil güvenlik çağırır ya...

                              *****DEVAM EDECEK*****




1 Eylül 2012 Cumartesi

PLATONİK / Bölüm 2 / Sahne 6

SAHNE 6

(Ekmek almayı unutan Cenk,hızlıca adımlarla fırına doğru giderken yaklaşık 50 metre ilerden ona doğru yürüyen Ebru'yu görür.)

CENK(gözlerini ovuşturduktan sonra) : Aaaa!! Yemin ederim,bu sefer gerçek. Ne yapıcam ben yaa? Yine gülüp geçeyim en iyisi. Yok yok sonra domates gibi kızarıyorum ya. Görmemezlikten geleyim ya,evet evet en iyisi bu. Başımı da eğiyim öne. Off neden böyle yapıyorum ki ben ya? Geç
ti mi acaba? Oha kalbim ne biçim çarpıyor ya. Tamam tamam geçti sanırım. Bi bakayım arkasından şöyle ya. Aaaa! Nereye kayboldu bu kız? Kaşla göz arasında...offf kaçırdım yine..neyse.

(Cenk önüne dönmesiyle Ebru'yu tam karşında görmesi bir olur ve göz göze gelirler.)

CENK(şaşırarak derin bir nefes alır.) : Hiiiiiiiiiiiih!!!
EBRU : Ceeeeenk ?
CENK(kısık bir sesle) : eyvah!
EBRU : N'aber?
CENK : İyi...
EBRU : Sağol,bende iyiyim.
CENK : Ehehehehe...
EBRU : Ne oldu? Ne gülüyorsun öyle?
CENK : Hiiiiç...
EBRU : Nereye böyle?
CENK : Iııııh! Bilmeeem...
EBRU : Ne öyle arkana falan bakıyordun? Yoksa yolunu mu kaybettin?
CENK : Yoo...
EBRU : Eee ne var ki orda? Niye baktın ki?
CENK : Iııııh! Bilmeeem...
EBRU : Neyse,iyi akşamlar...
CENK : DUR!
EBRU : Hıh söyle?
CENK : Gitme...
EBRU : Anlamadım?
CENK : Gitme...
EBRU : İyi de konuşmuyorsun ki benle? Ne dersem hep kaçamak cevap veriyorsun. Sıkıldım yaa.
CENK : Napiiiim?
EBRU : Ayy Cenk! Zaten üzgünüm birde sem üstüme gelme benim ya. Lütfeen!
CENK : Tamam.

(Cenk'in gözleri dolar ve ağlamaya başlar.)

EBRU : Sen her gidişimde böyle çocuk gibi ağlayacak mısın arkamdan? Sanki beni bir daha hiç göremeyecekmişsin gibi...
Bak sen böyle yapınca bende kendimi çok kötü hissediyorum,gerçekten ya.
CENK : Özür dilerim.
EBRU : Ama Cenk hep aynı şeyi yapıp özür diliyorsun ya,olmuyor böyle.
CENK : Napiiiim?
EBRU : Sen beni kaybetmekten mi korkuyorsun?
CENK : Galiba...
EBRU : Galiba mı? Evet desene şuna. Benimle konuşan sendin,unuttun mu?
CENK : Iııııh! Şeyyy...
EBRU : Bi kerede benimle konuşurken gözlerimin içine baksana!
CENK : Bu çok zor.
EBRU : Yüzüme bile bakmaya tenezzül etmiyorsun. MaşAllah ayakkabılarımdan gözlerini alamadın. Çok istiyorsan vereyim!
CENK : Yok...
EBRU : Eee söylesene o zaman. Neden yüzüme bakmıyorsun benim?
CENK : Anlamıyorsun...
EBRU : Ben gidiyorum ya kusura bakma. Geç kaldım zaten...
CENK : Ebruuu?
EBRU : Ayyy ne oldu yine?
CENK : Bir daha ne zaman görücem seni?
EBRU : O kafanı kaldırıp baktığında...

(Ebru Cenk'in yanından uzaklaşır ve Cenk yine arkasından bakakalır.)

EBRU : Ayyy iyi kurtuldum yine. Her seferinde aynı şey ya. Karşıma geçiyor,salak salak gülümsüyor. Komik birşey var sanki. Aşıkmışta seviyormuşta hadi ordan! Madem öyle gözüme bak o zaman ayakkabılarımdan ne istiyorsun? Ayy sinir oldum yaa!! Yaşamadığım duygu kalmadı bugün. En sonunda çıkarıcam birgün vericem eline ayakkabılarımı o olacak,sabaha kadar bakışsın. Ne tür bir zevk alıyorsa,ben anlamadım...Ayy...ayy...ıyyy bu ne yaa? Olamaz off bi bu eksikti! Allah'ım deliricem ya. Şu sakızı atanı elime geçirirsem var yaa. Şimdi birde eve git bununla uğraş,ohooo bitmeyecek benim işim,bitmeyecek bugün ya. Çileeeeeee!! Çileeeeeee!! Adama baak ya. Öküzün trene baktığı gibi bakıyor,gerizekalı yaa!! Bak hala bakıyor...NE BAKIYORSUN? HE? SANA DEDİM! NE BAKIYORSUN?
EKBER : Kızım kafayı mı yedin? Ne diyorsun? Abinim lan ben senin! Kendine gel..
EBRU : Abiii? Aaa kusura bakma ya sakalları kesmişin ya tanıyamadım birden...
EKBER : Sen onu boşver! Saat kaç ? Nerdesin sen? Merak ediyoruz burda ama bizim Ebru hanım hala sokakta fellik fellik dolaşsın,bi arayayım haber vereyim yok!
EBRU : Abi sahildeydim işte. Bıraktığın yerde oturuyordum öyle,canım sıkıldı ya...
EKBER : Öyle boş boş oturursan olacağı bu. Hadi düş önüme,eve gidiyoruz. Bizimkiler merak etti...

(Ebru ile Ekber birlikte eve giderken,Cenk ekmekleri alıp çoktan evinin yolunu tutmuştur.)

CENK : Ebru'yu da gördüm,ekmekleri de aldım. Şuan benden mutlusu yok yaa. Offf ama çok kaldım yaa,annemler kızacak yine. Olsun yaa,onu gördüm ya o bana yeter. Ne derlerse desinler,umrumde değil. Ahh birde gözlerine bakıp konuşabilsem çok güzel olacakta,kıyamıyorum galiba. Ya da bilmiyorum utangaçlıktan olsa gerek. Yok o da değil AŞK bu ya! Sevdiğinin gözlerine bakamamak,içinde ona söylenecek milyonlarca kelime geçse de tek kelime konuşamamak. Kalbimin her zamankinden 10 kat daha hızlı çarpması ve yaşadığım o müthiş duygular. Bana yaşattıklarını seviyorum. Onu seviyorum. Keşke birgün o da bana karşı aynı duyguları hissetse. Ne kadar da mutlu olurum. Ömrümün sonuna kadar iyilik yapabilirim vallah.

(
Cenk sonunda eve gelir ve zile basar. Kapıyı annesi açar.)

CENK : Ben geldiiim...
BEHİYE : Hele şükür! Nerede kaldın oğlum? Kaç saattir nerdesin? Alt tarafı fırına git dedik!
CENK : Ya anne hiç sorma. Başıma neler geldi bi bilsen...
BEHİYE : Geç içeri geç. İçerde anlatırsın babana.
CENK : Siz yemek yediniz mi?
BEHİYE : Biz yemeğimizi yedik ama sen birazdan ne yiyeceksin bilemem.
CENK : Bana ayırmadınız mı ya? Ben gider,dışarda yerim o zaman ne yapayım?
BEHİYE : Hele bi geç sen içeri. Çabuuk!
CENK : eyvaaaaah!

(Cenk'in salona girmesiyle,televizyon izleyen babasıyla göz göze gelmesi bir olur.)

OGÜN : Oooo! Cenk Bey'de teşrif etmişler.
CENK : Baba!
OGÜN : Oğlum nerdesin kaç saattir?
CENK : Şeyyy..baba hani ben sana anlatıyordum ya bir kıza aşığım diye.
OGÜN : Eeeee? Ne olmuş ona?
CENK : İşte fırına giderken o kızla karşılaştım ya.
OGÜN : Biz sana ekmek al gel demedik mi? Kızı her zaman görürsün ama sofra beklemez. Bi öğrenemedin gitti.
CENK : Biliyorum baba ama bu seferlik böyle oldu ne yapayım? Normal arkadaşım olsa selam verip geçerim ama bu kız başka yaa! Onu görünce zaman duruyor sanki. Ne adım atabiliyorum ne de düşünebiliyorum öylece bakıp kalıyorum.
OGÜN : Görmezden gel sende. Çok mu zor?
CENK : Görmesem bile hissediyorum tam şurada. (kalbini göstererek) Bazen derin bi nefes alıyorum,kokusunu içime çekiyorum sanki ama öyle yapmamaya çalıştım. Başım eğik yürüdüm bilerek sadece yere bakarak ama bu seferde kulağımın onun ayak seslerinde olduğunu farkettim. Olmuyor baba olmuyor! Seviyorum işte.
OGÜN : Bunun ekmek almakla ne ilgisi var oğlum?
CENK : Baba kız fırının karşısında oturuyor ya.
OGÜN : Bu ne şimdi? Mazaret mi? Karizman mı çizilir ekmek alırsan?
CENK : Sorun ekmek almak değil ki baba. Onunla ilgili birşey hissedince veya hatırlayınca herşeyi unutuyor olmam. Alzheimer hastası gibi. O an ismimi sorsan kızın adını söylerim o derece.
OGÜN : Gerizekalı mısın oğlum sen?
CENK : Ben çok aşığım baba!

                                 ...DEVAM EDECEK...

26 Haziran 2012 Salı

PLATONİK / Bölüm 2 / Sahne 5

(Nilay, televizyonda en sevdiği dizisini izlerken telefonu çalmaya başlar ve arayan en yakın arkadaşı Zehra'dır.)

NİLAY : Canım.
ZEHRA : Üff ya.
NİLAY : Zehra?
ZEHRA : Üfffff.
NİLAY : Üflemek için mi aradın canım?
ZEHRA : Üffff Nilay Üfffff
NİLAY : 100 promil canım!
ZEHRA : Üff ya ne diyosun?
NİLAY : Ehliyet,ruhsat lütfen canım.
ZEHRA : Üff Nilay mal mısın ya? Polis mi oldun şimdi?
NİLAY : Üflemeyi bırakıp arabadan iner misin canım?
ZEHRA : Üff arabası ya? Evdeyim ben.
NİLAY :  Ben sana ne dedim canım?
ZEHRA : Üff tamam indim hadi.
NİLAY : Fena şapşalsın.
ZEHRA : Üff Nilay üff üff üff.Oyun oynama benle yaa! Önder'le çok kötü tartıştık.
NİLAY : Birşey olmaz tatlım.
ZEHRA : Üff Nilay! Nasıl birşey olmaz ya? ''S*ktir git!'' dedi bana.
NİLAY : Eeee sen ne yaptın canım?
ZEHRA : Üff hala şokundayım,çok üzüldüm ya.Hala buna rağmen seviyorum onu,hala kendime gelemedim ya.Hala...
NİLAY : Yanlış numara canım.
ZEHRA : Üff hala seviyorum diyorum hala! Artık dayanamıyorum,mesaj atıcam ya.
NİLAY : Bi daha hala dersen kapatıcam bak. Senin bu halanla ne alıp veremediğin var canım ya?
ZEHRA : Üff ne halası ya? Önder diyorum hala anlamıyorsun beni! Yardımına ihtiyacım var ya.Bi akıl ver bana,napayım ya?
NİLAY : S*ktir git canım.
ZEHRA : Üff Nilay eve geldim ben zaten.
NİLAY : İyi bok yedin.
ZEHRA : Üff harbiden iyi mi yaptım sence? Hiçbirşey demedim,kapıyı da hızlıca çarptım öyle çıktım.
NİLAY : Fena şapşalsın,bu yaptığın hiç hoş değil.Başka birşey yaptın mı canım?
ZEHRA : Üff Nilay daha ne yapayım ya? Merdivenden inerken bela okudum ama onu duymamıştır ya.
NİLAY : Başka? Numarasını da sildin mi rehberden?
ZEHRA : Üff saklıcak halim yok ya? Sildim tabii ama hala ezberimde. Ne oldu ki?
NİLAY : Ezberindeyse niye rehberden siliyosun ki canım?
ZEHRA : Üff görünce aklıma gelmesin diye.
NİLAY : Hep aklında değil mi zaten canım?
ZEHRA : Üff Nilay ya ismini bile görmek istemiyorum işte anlasana.
NİLAY : Madem ismini görmek istemiyorsun neden seviyorum diyosun canım?
ZEHRA : Üff aşk bu! Sen ne anlarsın Nilay yaa?
NİLAY : Aşk diye birşey yok ki canım.Olmayan şeyi anlamaya da gerek yok bence.
ZEHRA : Üff sen Acar'la niye birliktesin o zaman? Aşık değil misin işte?
NİLAY : İnsanların birlikte olması için aşık olması gerekmiyor canım.
ZEHRA : Üff Nilay çok biliyon sanki. Ne gerekiyor peki? Para mı?
NİLAY : Sineğin babasını soruyosun,hiç hoş değil.
ZEHRA : Üff ne diyosun ya? ''Aşk sivrisinek gibidir,sizi hiç beklemediğiniz anda sokar.'' gibi bişey mi?
NİLAY : O sinek sadece seni sokmuş bence,Önder'i unutmuş canım.

(O sırada Zehra'nın telefonuna yeni bir mesaj gelir.)

ZEHRA : Üfü-üfü-üfü sonunda.Önder galiba pişman oldu...Üff yaa üff bankadan gelmiş,tamda zamanında atıyorlar ya.
NİLAY :  Ne diyor canım?
ZEHRA : Üff ''seni seviyorum aşkım,lütfen bankaya geri dönüp ödemenizi yapın'' yazıyor! Ne yazıcak ya?
NİLAY : Önder bankada mı çalışıyor canım?
ZEHRA : Üfü-üfü-üfü işte bu! Tabii yaa Önder yazıyor zaten burda,bak işte! ''Şifrenin son 4 hanesini yazıp gönder'' yazıyor.
NİLAY : Hani nerde Önder?
ZEHRA : Üff ya yüklemi duymadın mı? GÖN-DER.Bide saklıyo kendini aşkım yaa.
NİLAY : Fena şapşalsın.
ZEHRA : Üff Nilay ben bankaya gidicem ya.
NİLAY : Otur oturduğun yerde şapşal.Saat kaç oldu zaten.Bu saatte açık banka bulamazsın canım.
ZEHRA : Üff yaa belki bankanın önünde bekliyordur.
NİLAY : Sendeki beyni kuşa taksam ters uçar canım.
ZEHRA : Üff Nilay dalga geçme ya.Sence bu bir işaret değil mi ya? Yok yok bence birşeyler var.4 harfli kelime söyle bana,göndericem Önder'e.
NİLAY : Uğraştığımız şeye bak ya.Bugün hep hala dedin,hala yaz bari canım.
ZEHRA : Üff tamam ya...1 dakika bekle,mesajı yazayım...Gönderdim...Şimdi bekle ki mesaj atsın üff...Yok yok cevap yazmaz bence yaa...Üfü-üfü-üfü ''Hala beni sevdiğini biliyorum ama artık seni istemiyorum,çık git hayatımdan!'' yazmış.
NİLAY : Bu seferde hadi yaz canım.
ZEHRA : Üff Nilay güzel birşey söyle ya...Neyse bunu da yazdım...İşte cevap geldi. ''İstemiyorum diyorum seni,anlamıyor musun?'' diyor.
NİLAY : Dizinin içine ettin! Yani yaz canım.
ZEHRA : Üff Nilay başka birşey gelmiyor mu aklına? Tamamdır,yolladım...Üff yaa ''Yanisi mi var lan,mesaj atma diyorum bi daha'' yazmış.
NİLAY : Buldum! Ateş yaz canım.
ZEHRA : Üfü-üfü-üfü güzel düşündün onu ya. ''Ateş seni çağırıyor'' gibisinden çok iyi yaa...Yolladım bile...Üff bak ne diyor ''Seninde canın cehenneme!''
NİLAY : Hahahaha...
ZEHRA : Üff ne gülüyon Nilay ya? Çok mu komik he çok mu komik? Başka bişey söyle hadi!
NİLAY : En güzelini sona sakladım canım. Peki yaz peki.
ZEHRA : Üff baştan söyleseydin ya,oyun oynamıyoruz burda yaa...Gönderdim...Üfff yaa Nilay peki nedir ya? Senin aklına uydum.Her lafa peki diye cevap yazan orospulara döndük burda....Bi dahada yazmaz artık yaa.
NİLAY : Haahaha canım sendede gurur denen birşey yok ki.Sevmiyor işte seni,boşver canım.
ZEHRA : Üff ama sen bari öyle deme ya,zaten üzgünüm. Hala mesajda atmadı. Son 1 kelime daha söyle hadi!
NİLAY : Bak bu sefer son. İkiz yaz canım.
ZEHRA : Üff o niye ki ya? Ne alaka Nilay? Ruh ikizi gibi birşey mi?
NİLAY : Başka arkadaşın yok mu canım? Yeter yaa...Hadi öptüüm çoookk. By!
ZEHRA : Üff Nilay ikizi yoktu ki onun? Hem o istemiyosa ikizi niye istesin ki beni....alo....alo....Nilaaay....üfff sesim gelmiyo mu ya?....aaaa kapatmış!....sözlüğe bakmaya gitti galiba...

                                *****DEVAM EDECEK*****


15 Haziran 2012 Cuma

PLATONİK / Bölüm 2 / Sahne 4

(Cenk,odasına gidip eşofmanlarını giymek için hızlıca merdivenden çıkarken annesiyle karşılaşır.)

BEHİYE : Cenk sen hala burda mısın?
CENK : 2 dakika odamdan birşey alıp gelicem.
BEHİYE : Hadi çabuk.
CENK : Gidicem de anne,sohbete tutuyon beni burda yaa.
BEHİYE : Oğlum bak git!
CENK : Haha anne Yaren mi izletti o videoyu sana?Ondan gazı alıp beni mi dövücen? Süpürgen yok bir kere :) ....Ağhhhh terlik miydi o? Sırtıma geldi ya.
BEHİYE : Oğlum gitsene! Ne bekliyorsun ya?
CENK : Tamaağhhhh atma şunu anne bitmedi mi ya?

(Behiye sinirlenir,Cenk'i odasına kadar kovalar.Cenk kapıyı kapatıp,arkasına geçer.)

BEHİYE : Çabuk çık dışarı! Deli etme beni.
CENK : (Bu kadın beni birgün öldürecek vallah!) -Tamam anne kapıdan uzaklaşta çıkıcam ya.
BEHİYE : Elbet çıkıcan sen ordan.Allah'ın cezası,seni doğuracağıma taş doğursaydım ya!
YAREN : Anne ben varım ya,kızın taş taş.
BEHİYE : Allah'ım Ya Rabbim sen bana sabır ver...ne haliniz varsa görün.
CENK : ANNEEEEEEEEEEEE!
BEHİYE : Ne var ne?
CENK : Eşofmanlarım nerde ya?
BEHİYE : Oğlum napıcan eşofmanı? Alt tarafı fırına gideceksin be.
CENK : Koşarak gidicem ya rahat olsun.
BEHİYE : Oğlum bak gitmek istemiyorsan ver parayı kardeşine o gitsin,oyalama beni,işim gücüm var.
CENK : Yok,yok.Ben gidicem bu sefer eşofmanlarım nerde onu söylede gideyim anne.
BEHİYE : Off Cenk offff... Eşofmanların yıkandı,kuruyor şuanda.
CENK : Hadi yaa bende şans yok ki zaten.
BEHİYE : Hadi oğlum bahane üretme de git artık.
CENK : Eşofmanları ver anne,kuruturum kaloriferde ben...2 dakikada.
BEHİYE : Ya oğlum nereden geldi bu eşofman sevdası yoksa fırına eşofmanla giriş şart mı oldu?
CENK : Hahaha yok anne ne alaka ya? Ben kızı görücem kızı.Onun için eşofman şart.
BEHİYE : Niye eşofmansız göremiyon mu? Gözlük mü bu sanki?
CENK : Şans artıyo böyle,eşofman giyince.Karşına çıkıyor hemen.
BEHİYE : Hurafedir o hurafe.İnanma böyle şeylere.Hadi git böyle,üstündeki kot iyi.
CENK : Tamam anne ya napalım böyle gidicez artık.

(Cenk evden çıkar,fırına doğru yürümeye başlar.)

CENK : Yok ben birşeyi çok isteyince olmuyor yaa...ne zaman oldu ki zaten?Mutlaka bir aksilik,terslik çıkıyo ya.Al işte eşofman yok şimdi nah görürüm Ebru'yu...off alt tarafı fırına gidiyom niye heyecan yaptıysam böyle,beni beğenirse böyle beğensin ya.Niye bunları dert ediyorsam kendime?Bugün olmadı yarın görürüm ya fırının karşısı sonuçta,hem eşofmanlarda kurur bu sefer...Hahahaha....millet deli sanıcak valla ya şu olmadık zamanlarda aklıma gelen şeyler yüzünden.Off Ebru kafayı yedim sayende...

2 dk sonra

 CENK : Allah Allah ne alacaktım ben yaa? Unuttum iyi mi?Ondan başka bişey düşünmezsen olacağı bu işte.Off en iyisi bi mesaj atayım Yaren'e.

(Cenk Yaren'e ''Ne alacaktım ben ya?'' diye mesaj atar ve fazla gecikmeden '' çikolata bitter olsun,abi unutma bide 2 paket cips alacaktın.'' cevabını alır.)

CENK : Ben bunun için mi çıktım dışarı ya? Neyse Ebru'nun evinin ordaki marketten alayım bari,belki görürüm onu da.Hadi bakalım inşallah.

8 dk sonra

(Cenk market alışverişini yapmış,eve dönmek üzeredir.)

CENK : Kız ben onu görmek isteyince yer yarılıyor,yerin dibine giriyor sanki.Yok böyle bişey ya bugünde göremedik iyi mi? Lanet olsun ya.

2 dk sonra

(Cenk anahtarıyla kapıyı açıp,eve girer.Kapı sesini duyan Yaren hemen Cenk'in yanına koşar.)

YAREN : Abii! Almışın söylediklerimi,teşekkür ederim.
CENK : Bişey değil yaa.
YAREN : Aaa ekmek almamışın!
CENK : Tabii ya ekmek alacaktım dimi ben off kafa kalmadı ki,bi koşu gidip geleyim ben.
YAREN : Abiii annem kızıcak yine çabuk ol,hemen git gel.
CENK : Allaaaaaaaaah!

(Behiye mutfaktan çıkar ve kapının orda Yaren'i görür.)

BEHİYE : Kızım sen nereye gidiyorsun?
YAREN : Hiç bi yere anne.
BEHİYE : Ee kapının orda ne işin var?Abin gelmedi mi hala?
YAREN : Yok ama merak etme gelir şimdi anne.Eli kulağındadır abimin.
BEHİYE : Eli nerde bilemicem ama aklı kesin kızdadır onun.Neymiş efendim eşofman giyince kızı görüyomuş,havasını yesinler.Bi ekmek almaya gönderiyoz,hemen kayboluyo.Çocukken de böyleydi bu.Ekmek almaya gönderirdim bi bakardım sonra gofret almış,yiyor sokakta.Hiç değişmedi,7'sinde neyse 70'inde o işte.

(Kapı çalar ve Yaren kapıyı açar.Babası Ogün'ü,görünce hemen boynuna atlar.)

YAREN : Babacığım hoşgeldin ya,bana ne aldın bakayım? Yoksaaa yine çikolata mı?
OGÜN : Dur bi kızım! Yeni geldim,bi nefes alayım.
BEHİYE : Hoşgeldin hayatım,nerde kaldın merak ettim?
OGÜN : Hoşbulduk,hiç sorma trafik baya sıkışıktı bugün,sofra hazır mı?
BEHİYE : Evet hayatım,geç otur.Cenk'te ekmek almaya gitti,onu bekliyoruz.
YAREN : Babaa hiç benle ilgilenmiyorsun yaa.Hani benim çikolatam?
OGÜN : Prensesim benim,yemekten sonra veririm olur mu?
YAREN : Yaaa ben şimdi istiyorum amaa hadii baba noluuuur.
OGÜN : Al hadi al,dayanamadım yine.
YAREN : Aaa beyaz çikolata,hemde en sevdiğimden,çok teşekkür ederim baba.Seni seviyoruuum!
OGÜN : Afiyet olsun kızım.Sen iste yeter ki ben her zaman getiririm sana.
YAREN : Sağol babaa,ben odama çıkıyorum.
BEHİYE : Yaren nereye? Yemek yiyicez şimdi.
YAREN : Siz seslenin ben hemen gelirim anne ya,birşey bakıcam.
BEHİYE : Bak çağırınca hemen in aşağıya.
YAREN : Tamam anne.

(Kapı çalar.)

                         *****DEVAM EDECEK*****

7 Haziran 2012 Perşembe

PLATONİK / Bölüm 2 / Sahne 3

(Ebru evinin yolunu tutarken,Tufan denizin açıklarında yaşam mücadelesi vermektedir.O sırada balık tutan iki balıkçı teknesiyle ilerlerken Tufan'ı farkederler ve tekneyi ona doğru sürmeye başlarlar.)

ARİF : Şuna bak şuna! Böyle birşey olamaz ya.
ASIM : Ne var ki orada? Ben hiçbirşey göremiyorum yoksa köpekbalığı mı gördün?
ARİF : Koca buzdağını görmüyor musun? Çevir dümeni,çarpacağız yoksa.
ASIM : Vallahi billahi ben birşey görmüyorum,sen sarhoş oldun da beni mi yiyorsun? Halisinasyon olmasın.Su vereyim mi su?
ARİF : Sen benle dalga geçersen,bende işte böyle sörf yaparım.
ASIM : Elim ,ayağım birbirine girdi.Bende diyorum ne kolpalıyor bu adam?
ARİF : Hadi len ordan inandın işte.Ne işi var burda köpekbalığının? Sen onu söyle bana.
ASIM : Ya ne bileyim ben,aklıma ilk o geldi.
ARİF : Ne adamsın ya.Bak bak ileride bir adam yüzüyor gibi,kulaçlarını görüyorum burdan.
ASIM : Yok bee sana öyle geliyor.Kaç senelik balıkçıyım şu denizde yüzen bir tane bile insan görmedim ben.
ARİF : Doğrudur zaten şu pis denizde kim yüzer ki? Biz bakmaya bile iğreniyoruz uzaktan.Sanki çöp arabaları ; bütün çöpleri bu denize döküyor gibi.Nasılsa dalga alıp götürür hepsini ya da direk denizin dibine gömülür.Maalesef insanların düşüncesi bu oldu.
ASIM : Bırak toplumsal mesaj vermeyi de şu şeyin yanına gidip bakalım neyin nesiymiş bu saatte?
ARİF : Bence çöpleri denize atmak yerine...
ASIM : Yeter ya! Ders vermeye mi geldin buraya?
ARİF : Ben ortaya konuşuyorum. Sen neden üzerine alındın ki şimdi?
ASIM : Başka adam mı var burda? Biz neyin peşindeyiz,sen gelmiş neyden bahsediyorsun?
ARİF : Sus be! Zaten siftahımız yok,sinirliyim birde sen tepemin tasını arttırma benim!
ASIM : Ariiif ! Şaka maka biri yüzüyor orada,bende farkettim şimdi.Çok enterasan! Islık çalayım,belki duyar.
(Islık çalar.)
ARİF : Ulan ben bile duymadım,o nasıl duysun?
ASIM : Dur çalabilecekmiyim bakalım? Uzun zamandır denemedim...ı-hı olmuyor.
ARİF : HEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEY...

(Tufan korkudan kulağını dışardan gelen seslere kapamıştır,umutsuzca kulaç atmaya devam eder.)

TUFAN : Ölüceğim ya vallahi boğulacağım burda.Allah'ım yardım et...Allah'ım yardım et bana.Daha fazla dayanamayacağım,dalgalar üzerime üzerime geliyor,çokta su yuttum.En kötüsü de koskoca denizde yalnız başımayım.Gerçek hayatımda olduğu gibi.Günahım neydi benim? Uhuuu giderek soğuklaşıyor eh-he...Nereye geldim ben ya? Yüz yüz bitmedi be.Birazda sırt üstü yüzeyim...Aaa yaşasın! Heeey burdayım ben,imdaaaat,yardım edin.Ya sesimde çıkmıyor ki.Buraya doğru geliyor,kurtuldum galiba.
ARİF : HEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEY...
TUFAN : İmdaaaaaaaaaat!
ASIM : Galiba gördü bizi.
ARİF : E yani bu kadar yakından da göremezse yuh artık.
ASIM : Belki,kördür. Şu denizin pisliğini gören atlamaz buraya hatta buraya yüzmeye bile cesaret edemez.Akıl işi değil bu! Delidir deli!
ARİF : El sallıyor,görmüyor musun? Fazla konuşmada kurtaralım şunu.
ASIM : Off birde erkekmiş bu,resmen hayal kırıklığı.
ARİF : Ya ne bekliyordun? Deniz kızı falan mı?
ASIM : Oooo! Onu düşünmedim değil.Ne hayaller kurmuştum oysa,onu görünce hepsi yıkıldı.

(Tekne Tufan'ın yanına yanaşır ve Asım'ın yardımıyla Tufan tekneye çıkar,boğulmaktan kurtulur.Bu yüzden çok sevinçlidir.)

TUFAN : Şükürler olsun,kurtuldum ya.Ya çok sağolun ya sizi bana Allah gönderdi...Allah razı olsun...teşekkür ederim...vallah ne kadar teşekkür etsem az şu durumda,siz benim hayatımı kurtardınız.
ASIM : Eyvallah,sağol sende.Bizim yerimizde kim olsa aynı şeyi yapardı.
ARİF : Verilmiş sadakan varmış.
TUFAN : Denize iPhone bağışladık,daha ne olsun.
ASIM : Dilencinin adını da biliyorsun,zenginsin galiba.
TUFAN : Yok.
ARİF : Biz 10 kuruş atamayız,bazıları iPhone atıyormuş,baksana Asım.İyi yere dükkan açtık.
TUFAN : Bilerek atmadım ya,düşmüş.
ASIM : Gömlek cebine koyup,amuda mı kalktın,naptın?
TUFAN : Onun gibi birşey,balıklama daldım öyle.
ARİF : Benim kafam karıştı,şöyle bir senaryo oluştu kafamda.Bir adamla kavga ediyorsun,iPhone düşüyor,tabii Deniz'de alıyor telefonu.
TUFAN : Yok,kavga etmedim,kaçtım ben.Direk atladım denize.
ASIM : Telefonu geri almaya çalıştıj,o da vermedi öyle değil mi?
TUFAN : O ruh haliyle düşünemedim,onu almayı.
ARİF : Bi iPhone için adamı öldürdün değil mi? Yazıklar olsun.
TUFAN : Bir dakika,bir dakika. Ya siz neyden bahsediyorsunuz? Ne adam öldürmesi ya? Denize atlamasam o beni öldürüyordu az kalsın,ödüm koptu.
ARİF : Ha?
ASIM : Vallah bu anlattığından birşey anladıysam Arap olayım.
TUFAN : Anlamayacak ne var bunda? Ben işte daldım denize,buraya kadar geldim.
ARİF : İlk uçakla ülke dışına kaçsaydın ya ne işin var burda?
TUFAN : O kadarda değil ama napayım ordan koşarak gelince kaçmak zorunda kaldım.
ARİF : Polis mi?
TUFAN : Yok,kızın abisi.
ASIM : Aaaa abiside mi varmış?
TUFAN : Evet,biliyordum ama karşımıza çıkacağını düşünemedim.
ASIM : Eh yani izliyordur bi yerden.
ARİF : Şimdi anladım...Kızı güzel görünce yazdın tabii.Heyecandan iPhone'u falan düşürdün sonra işte buraya kadar geldin,öyle mi?
TUFAN : Ben kıza yazmadım yaa o bana yazdı.Nasıl düştüğünü farketmedim sonradan düştü jeton.
ASIM : Kızda jeton mu düşürdü? Filmlerde olur ya fırsat bu fırsat.Merhaba ben...
TUFAN : Ne jetonu ya?
ARİF : Demekki kız telefonu evde unutmuş.
TUFAN : Yok ya yanındaydı.Telefonu düşüren benim zaten.
ARİF : Onu anladık be kardeş.Eeee jeton nasıl düştü o zaman? Elindeydi galiba.
TUFAN : Yok cebimdeydi artık nasıl atladıysam düşmüş işte.Güldü bana,dalga geçti.
ASIM : Para vermedin diye mi?
TUFAN : Para mevzusu değil ya aşk meşk işte.
ASIM : Benim yine kafam karıştı.İlk görüşte aşk mı?
TUFAN : Yok biz önceden görüşüyorduk zaten.
ARİF : Maddi durumun iyi mi?
TUFAN : Evet iyide neden sordunuz ki şimdi?
ARİF : Madem paran var yazık değil mi dilendiriyorsun sevdiğin kızı?
TUFAN : Arkadaş olarak seviyordum da hiç öyle düşünmedim.
ASIM : Abisinden tırstığın için mi?
TUFAN : Yok yaa ondan değil.Resmen dilendi bana yaa.
ARİF : Eee ne yapsın işi o.
TUFAN : Aynen ya işi gücü yoktu,benle uğraşıyordu hep.
ASIM : Arkadaşısın sonuçta birşeyler bekliyor senden,sende baya cimriymişsin be.
TUFAN : Her isteyene verseydik kalbimizi sonunda o duygusuz adamlardan biri olurduk,artık ben cimriyim bu konuda.
ASIM : Haklısın da ne biliyim. 1 lira atsan daha güzel olurdu herşey.
TUFAN : Geri dönüş yok artık.
ARİF : Allah rahmet eylesin,kardeş.
ASIM : Başın sağolsun.
TUFAN : Haydaaaa hangi birinize inanayım şimdi? Vuracak mısınız beni? Yani sorunumuz 1 liraysa atarız ya problem etmeyin,olacaktı cebimde...aaa 2 lira çıktı...hadi yine iyisiniz,birer birer paylaşırsınız...öldürecek gibi bakmayın ama alsanıza şunu! Kurutayım diyeceğim de her yerim ıslak,birşey olmaz yaa,kağıt para değil ki sonuçta.

(Tufan söylenirken Arif ile Asım kendi aralarında fısıldaşır.)

ASIM : ya ne diyor bu dangoz?
ARİF : psikolojisi bozuldu biz öyle diyince,kafayı yedi.
ASIM : bize zarar vermeden atalım tekneden en iyisi...

                                   *****DEVAM EDECEK*****

4 Mayıs 2012 Cuma

PLATONİK / Bölüm 2 / Sahne 2

PLATONİK / Bölüm 2 / Sahne 2

(Ebru bankta oturmuş ; kara kara düşünürken bi taraftan da ağlamaktadır,ordan geçen yaşlı bir teyze Ebru'yu göremeyince dayanamayıp yanına gider ve banka oturur.)

+Ne oldu yavrum? Neden ağlıyorsun?
EBRU : Yok birşeyim teyze ya.
+Sorunda o değil mi zaten yavrum?O bişey olmadığı için ağlamıyormusun şuanda?
EBRU : Öyle demeyin ama daha çok üzülüyorum.
+Geçer yavrum geçer...sen hiç merak etme.
EBRU : Gönül yarası teyze bu,kolay kolay geçer mi hiç?
+Biliyorum yavrum biliyorum.Görünüşe göre erkek arkadaşın seni terketmiş ve onu en son gördüğün yerde burası,öyle değil mi?
EBRU : Çok mu belli ediyorum teyze? Nerden anladın?
+Gözlerinden yavrum gözlerinden.
EBRU : Siz falcı mısınız acaba? Lütfen evet diyin,noluuuur!
+Bunları bilmek için falcı olmaya gerek yok yavrum ama tahmininde yanılmadın.
EBRU : Gerçekten mi? Falcı mısınız siz? Teyze o zaman baksana bana noluuuur!
+Bak yavrum normalde hiç kimsenin falına bakmam öyle.Ancak içimden gelirse bakıyorum,sende çok şanslısın.
EBRU : Aa! Gerçekten mi? Çok sağol teyze,gerçekten teşekkür ederim. Ama...
+Ama?
EBRU : Param yok ki benim,siz şimdi pahalıya bakıyosunuzdur.
+Parayı endişe etme yavrum.İçimden geldi diyorum ya para istemez.
EBRU : Tamam öyleyse.Başlayalım mı teyze?
+Şimdi suus ve gözlerimin içine bak.Gözlerini benden sakın ayırma...evet evet aynen öyle,gözlerimin içine bakarken kulağın bende olsun.
EBRU : Tamam.
+Şimdi bana çantandan sana ait olan,daha önce hiç kimsenin dokunmadığı bir eşya ver...tarak olursa daha iyi olur yavrum.
EBRU : Dur teyze bi çantama bakayım ya olacaktı bende tarak...aaa buldum varmış,buyur teyze.

(Falcı teyze eline tarağı alınca iki elinle ovuşturmaya başlar.)

EBRU(içinden) : Ayyy! Bi daha taramam artık onla saçlarımı...elleri kınalı kınalı tuttuğu tarağı ıyyy.

+Şimdi beni dinle yavrum.Seni gönülden seven biri var ama sen başkasına aşık olmuşsun.Onunda seni sevmesini istiyorsun ama beklediğin karşılığı alamıyorsun.Öyle değil mi yavrum?

(Ebru'nun gözleri faltaşı gibi açılır ve ağzı açık kalır.)

EBRU : Evet,aynen öyle teyze ya.İçimi okudun resmen :O
+Merak etme kısa zamanda sevdiğin kişiye kavuşacaksın ama bu hayırlı bir birliktelik olmayacak.Üzülen sen olacaksın yani senin anlayacağın kullanıcak seni bu adam.
EBRU : Valla teyze bi kavuşalımda ben bırakmam onu...ne yaparsa yapsın yanımda olsun yeter benim için.Onu gördüğüm anda sıkı sıkı sarılıcam,hiç bırakmıcam.
+Yavrum dikkat et kendine! Ben sana olacakları söylüyorum ama sen hala ısrarla böyle düşünürsen başına gelecekleri görmek istemem o yüzden uyarıyorum şimdiden.
EBRU : Şimdi niye öyle dedin ki teyze? Üzülüyorum ama bari sen yapma bunu...gelen üzüyo geçen üzüyo beni ya.
+Bi bildiğimiz var herhalde yavrum.İyiliğin için söylüyorum bunları,aklını başına devşir!
EBRU : O kadar kötü mü yani teyze ya?
+Kusura bakma yavrum ama gerçekler bu.Üzülmeye değmez onun için,sen git seni sevene değer ver bırakıpta çekip gidene değil..!
EBRU : Ama bana onlarca kişi sevdiğini söylüyor,aşkını itiraf ediyor teyze! Allah Aşkına söyler misin teyze...hangi birine inanayım?
+Sen aslında kime inanman gerektiğini çok iyi biliyorsun yavrum,bunuda ben söylemiyim sana...madem onlarca sevenin var peki o zaman neden seni sevmeyen biri için ağlıyorsun?
EBRU : İşte teyze o da benim aptallığım,affedersin...neden ağlıyorum biliyor musun? Çünkü onu deliler gibi seviyorum,aşığım hemde.Benim sevgilim olsun diye ne uğraştım,zor ikna ettim ama sonunda başardım...yani başardığımı düşünüyordum ama gitti işte...ben napayım ki şimdi? Teyze napayım şimdi? Başka çarem yok,onun benim olmasını istiyorum sadece...beni sevmesi için elimden gelen herşeyi yaparım ama herşeyi...ne olursa olsun sevdiririm kendimi ona...hele bi gelsinde bende yeniden birazcık mutlu olayım,başka bişey istemiyorum gerçekten...
+Anlamıyorsun beni. Aşk senin gözünü kör etmiş,vallah seni bende kurtaramam Allah senin belanı vermiş... kusura bakma! Ben sana ne desem boş yavrum,sen yine gidip bildiğini okuyacaksın,en iyisi yaşa da kendin gör!
EBRU : Anlaşıldı teyze,sende gidicisin yani...
+Söylediklerim bi kulağından girip,diğer kulağından çıkarken burda kalıp seni dinlemenin ne manası var ki yavrum?
EBRU : Teyzee ben senin ne demek istediğini anladım ama seviyorum işte napayım,aşık olmuşum bir kere.
+O zaman söylediklerimi unutma yavrum,kendine iyi bak...
EBRU : Teyzeeee! Dur nereye sende mi gidiyorsun ya..? Elin karısı bile terketti beni ya yok böyle bişey.

(Falcı teyze ; Ebru'nun arkasından söylediklerine aldırış etmeden oradan ayrılır ve ona sinirlenen Ebru kendi kendine söylenmeye başlar.)

EBRU : Teyzeye bak yaa..! Doldurdu da doldurdu...doldurdu da doldurdu...bende oturmuşum mal gibi dinliyorum ya...ayy çok salağım ya inandım bide buna...bu kocakarı ne anlar gelecekten ya? Daha yolda önünü göremiyo,gelmiş burda gelecekten bahsediyo...pis pis baktı bana gözleri felfecir okuyo aman bide rüyama girer şimdi bu...ayy Allah cezanı versin hemi,canın cehenneme..! Gerizekalı Tufan ya hep senin başının altından çıktı bu...korkak yahudi seni...bok vardı dimi atladın denize...boğulursun inşallah çıkamazsın o sudan,seninde canın cehenneme...ne diyorum ben Allah aşkına ya? Eyvaaah falcı karı içime girmiş olmasın...vallahi girdi içime...aklımı aldı,kalbimi çaldı büyü yaptı ya büyü yaptı off kafayı yiyicem yaa...gidip eve kurşun döktüreyim bari...ağzına sıçtığımın karısı...!

30 Nisan 2012 Pazartesi

PLATONİK / Bölüm 2 / Sahne 1

2.BÖLÜM / SAHNE 1

(Cenk tam ismi kulağına fısıldarken Yaren'in,anneleri Behiye odaya girer.)

BEHİYE : Napıyosunuz bakiyim siz?
YAREN : Hiiiiç.
CENK : Var ya anne odaya öyle bi girdin ki,sanki bi kadınla basılan adam gibi hissettim.
BEHİYE : Yaren'i odasında göremeyince merak ettim birde buraya bakiyim dedim.
YAREN : Off anne ya bir yere kaçmıyorum merak etme.
BEHİYE : Sen sus bakiyim,anneye of denmez.
YAREN : Yine başladık..!
BEHİYE : Ne dedin sen?
YAREN : Hmm... Yine başladık sohbete,konuşuyorduk öyle havadan sudan.
CENK : İyi kıvırdın!
BEHİYE : Ne konuşuyodunuz bakiyim öyle fısır fısır?
YAREN : Anne dedim ya sohbet ediyorduk işte.
BEHİYE : Kulaktan kulağa mı?
YAREN : Evet,ne olmuş ki?

(Yaren köşeye sıkıştığını anlar ve abisi Cenk'i koluyla dürter.''Sende konuşsana'' gibi işaret yapar.)

BEHİYE : 2 kişiyle kulaktan kulağa mı oynanır?
YAREN : Öyle değil anne ya.
BEHİYE : Çocuk musunuz siz?
YAREN : Abiiiii !
CENK : Bana bakma.
YAREN : Yaaa.
BEHİYE : Çabuk bana hesap verin.
YAREN : Abim kulağıma intihar edeceğini söyledi.
CENK : Ne!?
BEHİYE : Oğlum doğru mu bu?
CENK : Anne kardeşim şaka yapıyor.Hehehe dimi yaren?
YAREN : Yok anne,vallah öyle dedi ya.
CENK : Şuna bak bide yemin ediyo.
BEHİYE : Kızım olur mu öyle şey ya? Başka ne dedi peki?
YAREN : Annem bizi duymasın diye kulağına fısıldıcam dedi,işte hepsi bu...
BEHİYE : Cenk?
CENK : Yok öyle bişey anne ya seni kandırıyor.
BEHİYE : Kızın kulağına ayıp bişey mi söyledin yoksa?
CENK : Yok be anne.

(O sırada ev telefonu çalar.Behiye ev telefonuna bakmak için odadan çıkar.)

BEHİYE : Ben sorucam size,bekleyin burda...

(Yaren ile Cenk bu fırsattan yararlanıp,mantıklı bir neden düşünmeye başlarlar.)

CENK : İntihar edecek niye diyosun?
YAREN : Ne biliyim abi ya.O baskıyla aklıma o geldi.
CENK : Hadi bakalım şimdi kolaysa çık işin içinden.
YAREN : Sır verdi desem?
CENK : ''Ne sırrı?'' diyip,öğrenmeye çalışıcak.Olmaz ya.
YAREN : Ne desekte kurtulsak şu durumdan ya...Aaa buldum,buldum.
CENK : Ne buldun?
YAREN : BURAAAAAAAK!
CENK : Ne burağı be! Delirdin mi?
YAREN : Bitir şunu bitir!
CENK : Ne diyosun ya? Hiçbirşey anlamıyorum,kendine gel ya.

(Behiye tekrar hesap sormak için odaya girer.)

BEHİYE : Söyleyin bakalım,şimdi!
YAREN : BURAAAAAAAK!
BEHİYE : Ne diyosun kızım? Burak'ta kim? Yoksa...?
CENK(içinden) : Heee anladım,jeton şimdi düştü.

CENK : Anne, kardeşim ''Dedemin adı neydi ya?Unuttum da.'' diye sordu.Bende sen duyarsan duygulanırsın diye yavaşça onun kulağına fısıldadım işte hepsi bundan ibaret.
BEHİYE : Ama yine duymuş oldum.
CENK : Başka çaremiz yoktu ki,intihara kadar gitti olay...
BEHİYE : Tamam,tamam.
YAREN : Abi benden iyimişin he!
CENK : Sen sus be!
BEHİYE : Hem kızım dersin yok mu senin?
YAREN : Yok,anne.
BEHİYE : Ne zaman oldu ki zaten?
YAREN : ...
BEHİYE : Yaren çabuk odana gidiyosun,ders çalışmaya!
YAREN : Ama bugün cumartesi anne ya.
BEHİYE : Ben sana ne dedim?
YAREN : Tamam,anne ya.
BEHİYE : Dur,dur 1 dakika.Şu parayı al,git aşağıki fırından 2 ekmek al gel çabuk bekliyorum.
YAREN : Ama anne! Hep ben gidiyorum ya abim evde bi kerede o gitsin.
BEHİYE : Hadi işim gücüm var,oyalamayın beni.
CENK : Anne ver parayı,ben giderim bu sefer.
YAREN : Çok sağol abi.
BEHİYE : Oğlum bir kerede şu eve ekmek getirdiğini görelim.
CENK : Sen ver parayı anne,ben getircem birazdan.
BEHİYE : Para falan yok sana! Bir kerede şu elini cebine sokup kendi paranla alsan şaşıcam,vallah.
CENK : Tamaaam,alırız.Sorun değil.
BEHİYE : Üstüne mont giy,hava çok soğuk üşütürsün falan bide seninle uğraşmıyım!
CENK : Üşüttüm zaten bu evde..!
BEHİYE : Ne dedin sen?
CENK : Kaloriferler diyorum yanmıyo galiba.Oda çok soğuk,öyle değil mi Yaren?
YAREN : Yok abi,üşümüyom ben.
CENK : Yareeeeen!
BEHİYE : Cenk hadi ama!
YAREN : Abi ya banada bi çikolata alır mısın? Bitter olsun :)
CENK : Oldu canım,başka bir emrin?
YAREN : Hmmm..bideeee 2 pakeeet cips al abi,ketçaplı olsun :)
BEHİYE : Hadiiiiiiii!
YAREN : Abiiii,unutmaaa! Yazıyım mı kağıda?
CENK : Allah'ım sen bana sabır ver...
YAREN : Paran yoksa veriyim abi,bekle.
CENK : Bak almıcam he,bi sus ya!
YAREN : Tamam,tamam.
BEHİYE : Yareeen! Hadi sende git odana,yemeğe kadar ders çalış.
YAREN : Tamam,anne...
BEHİYE : Ceeeeenk?
CENK : Efendiiiim anneeee.
BEHİYE : Dua oku,evden çıkmadan...
CENK : Tamam ya.

(Cenk'in ekmek almaktan ziyade aklında tek düşüncesi vardı.O da fırının karşısındaki apartmanda oturan Ebru'yu görebilmekti.)

CENK : Eşofman giysem onu görme olasılığım artar mı ki? Artar tabii yaa...Ben daha önce niye düşünemedim ki bunu? Kısmet bugüneymiş hahaha.

                               ***** DEVAM EDECEK *****


27 Nisan 2012 Cuma

PLATONİK / Bölüm 1 / Sahne 10

SAHNE 10

( Yaren şiiri okuduktan sonra abisi Cenk ile sohbete kaldığı yerden devam ederler. )

YAREN : Süper olmuş abi ya,daha iyisi olmazdı yani.
CENK : Vallah sayende kardeşim,çok sağol.
YAREN : Sende sağol abi. Şimdi biraz daha örnek vericem daha açıklayıcı olsun diye...
CENK : Yapma abicim ya! Ben ne demek istediğini anladım,bu kadar yeter.
YAREN : Yetmez işte abi ya,platonik aşk o kadar kısa bir mevzu değil ki.
CENK : Biliyorum da hep aynı şeyler işte.Uzaktan sev,sevdiğini söyleme falan bunlar yani.Ötesi yok.
YAREN : Bunlarla sınırlı kalsa iyi,bunun daha 2. evresi var!
CENK : Hadi ya! Neymiş o ?
YAREN : Patlama evresi.
CENK : Nasıl yani? Platonik sevdiğin için birlikte olmadığından dolayı,sıkıntıdan patlayıp onu  sevdiğini bırakma durumu falan mı?
YAREN : Öyle olsa yine iyi abi ya,dahada kötü :/
CENK : Eee anlat hadi...
YAREN : İçinde ona karşı sevgi o kadar büyür ki en sonunda söylemek zorunda kalırsın.
CENK : Ben utangaç adamım,hayatta söylemem biliyorsun.
YAREN : Ama bir zaman sonra uzaktan bakmakla yetinemezsin.Çünkü onunla birlikte olmak istersin.Seni ondan fazla kimsenin sevemeyeceğini düşünürsün ve gider söylersin abi.Karşılığını alacağını beklersin.
CENK : Ben söyleyemem ya,vallahi söylemem.
YAREN : Ee o zaman başkasını sevemezsin ki.
CENK : Öyle bir niyetim yok zaten kardeşim.
YAREN : Abi senin sevme şeklini çözemedim ben,bu kadarda platoniklik olmaz yani.
CENK : Karşılıksız seviyorum işte.
YAREN : Neden öyle seviyorsun ki abi? Böyle düşünürsen evlenemezsin bile,evde kalırsın ya!
CENK : Yok kardeşim o kadarda değil.Bir keresinde sevdiğimi söyledim,pişman oldum çünkü.
YAREN : Platonik aşık olduğun kişiye sevdiğini mi söyledin?
CENK : Evet.
YAREN : Hahahaha abi ya çok komiksin.
CENK : Niye gülüyorsun ki şimdi? Nesi komik bunun?
YAREN : Patlama evresini yaşamışın işte abi.Zaten patlama evresinde %95 hayal kırıklığına uğrarsın,ne bekliyordun ki yani?
CENK : Allah cezasını versin ya,aklıma getirdin şimdi benim.
YAREN : Nasıl olmuştu ki abi anlatsana ya.
CENK : OFFF ! Bizim eski oturduğumuz mahallede güzel bir kadın vardı.Sırf onu görmek için hergün sokağından geçerdim işte bazen o da bana bakardı,içim giderdi hep.Eve gelip hayalini kurardım.
YAREN : İlk evreyi geç,sevdiğini ne zaman söyledin ona?
CENK : İşte birgün tam karşı yoldan geliyordu,nasıl olduysa cesaret geldi.Nasıl muhabbeti kursam diye düşünürken... ona saati sormak aklıma geldi. '' Pardon! Saatiniz kaç acaba? '' dedim.
YAREN : Hahahaha o nasıl giriş ya? Ne cevap verdi peki?
CENK : ''Ne demek istiyorsun sen ya sapık.'' diyince saatin 4 olduğunu biliyordum. '' 5 var mı ? '' diye zarf attım. '' Şimdide dilenci ayağına mı yatıyorsun?'' dedi.

(Cenk bi yandan anlatırken Yaren gülme krizine girer.)

CENK : Yaa öyle değil...''Ben seni seviyorum'' dedim.Gülümsedi  :) Elini çantasına attı,bende sandım numarasını falan vercek,heyecanla bekliyorum orada.Sonra kaşla göz arasında biber gazını bi sıktı yüzüme...Anlatamam nasıl yanıyor gözlerim,birde tokat attı.
YAREN : Sus abi sus ! Karnıma ağrı girdi ya hahaha....
CENK : Ondan sonra utanır oldum sevdiğimi söylemeye,bir dahada tövbe ettim taa ki biri bana aşık olduğunu söyleyene kadar... Sen ne gülüyorsun ya?
YAREN : Sinirim bozuldu ya :D Eee bi daha hiç görmedin mi onu ?
CENK : Çooook.
YAREN : Off o yüzle hala koştum deme peşinden!
CENK : Ya sevmişim bir kere,bırakır mıyım öyle kolay kolay.Napıyım bende son çare duygusal bir mektup yazayım dedim.
YAREN : Bak sen :)
CENK : Günlük tutuyorum ya ben,işte o süre zarfında ne zaman gördüğümü,onu her gördüğümde hissettiklerimi ve yaşadığım duyguları yazdım.''Merhaba ben yolda sana saati soran adam'' diye başlamıştım o günkü durumuda yazdım,birde telefon numaramı ekledim,evinin kapısının eşiğine attım işte...
YAREN : Eeeee...
CENK : Cevabıysa gecikmedi,1 gün sonra mesaj atmış bana.
YAREN : Aaaa ne yazdı ki ? :O
CENK : ''Biliyor musun çok salaksın ama sevdim seni...''
YAREN : Hadi ya! Sen ne dedin abi?
CENK : Sonra sevgili olduk işte!
YAREN : Eee ne güzel işte abi.Bide pişman oldum falan diyordun ayarlamışın ya, % 5 yani :)
CENK : Gün geldi,dedim ki ; '' Keşke sevdiğimi söylemeseydim,aptallık ettim.''
YAREN : Niye ki ayrıldınız mı yoksa?
CENK : Fazla sürmedi ya,beni terketti.Numarasını falan değişmiş,oturduğu evden taşınmış ona bi daha ulaşamadım ya.
YAREN : Hadi ya ! İsmini soyadını ver istersen abi.Ben Facebook'tan bulurum onu :)
CENK : Gerçekten mi ya ? Ya Facebook hesabı yoksa?
YAREN : Ne kadar oldu ki abi seni terkedeli?
CENK : Yaklaşık 4 ay olmuş.Boşver ya şimdi başkasını seviyorum ben.
YAREN : Olmaz öyle şey.!Ne olursa olsun bulucam ben onu görürsün abi,gerekirse eski mahallesine gider komşularına sorarım ''nereye taşındı?'' diye...Yok öyle bir insanı yüz üstü bırakıp çekip gitmek!Affedersin abi ama bu kadar kaşarlığa gelemiyorum ben.Kesin zengin birisini bulmuştur ya,adım gibi eminim.
CENK : Oha konu nerden nereye geldi ya?Şimdi birde onla mı uğraşıcaz ya?Unutmuştur bile beni,yeni sevgilisiyle mutludur şimdi.Hem Facebook hesabımı dondurdum ben,bir daha girmem.
YAREN : Kadınlar kendisine yapılan iyi veya kötü hiçbirşeyi unutmazlar.
CENK : Diyelim ki buldun onu.Ne diyeceksin ki?
YAREN : Sen orasını bana bırak abi. Yaren'im ben yaa :)
CENK : Sanki bulcakmışın gibi havalara girme hemen kardeşim ya.
YAREN : Beni gaza getirme abi,saçından sürükleye sürükleye getiririm,görürsün...
CENK : Hahahaha görende asayiş polis sanıcak.
YAREN : Abi bi isim vericen,uzattıkça uzatıyorsun,sen söylesene bi.
CENK : Yerin kulağı vardır,yaklaş kulağına fısıldıcam.

(Yaren'in yoğun ısrarı üzerine Cenk'in söylemekten başka çaresi kalmamıştır ve şu ismi kulağına fısıldar.)

CENK :  ...........
YAREN : ?????
 
                           ***** 1. BÖLÜMÜN SONU *****

25 Nisan 2012 Çarşamba

PLATONİK / Bölüm 1 / Sahne 9

SAHNE 9

(Ekber'i gören Tufan koşarak kaçamayacağını ve dayak yiyeceğini bilir.Tek kurtuluşunun denize atlamak olduğunu düşünür,kıyafetleriyle denize atlar.İleriye doğru yüzmeye başlar.)

EBRU : Hahaha ne oldu ya?
TUFAN : SENLE SONRA GÖRÜŞCEZ EBRU!
EKBER : Vay a*ına koyim.Piçe bak piçe nasılda yüzüyor,bu g*t korkusuyla karşı kıyıya gider artık.Laaan! Dikkat ette gemi falan çarpmasın.
TUFAN : Atlasana yiyosa!
EKBER : A*ına koduğumun oğluna bak hala laf yapıyor!
TUFAN : Ne oldu yemedi mi?
EKBER : ULAN TAŞ YOK MU TAŞ?

(Ekber yerde bulduğu taşları Tufan'a doğru atmaya başlar ama hiçbirini isabet ettiremez.)

EKBER : Kızım bu salağı nerden buldun ya? Çok aradın mı?
TUFAN : Karavanaaa!
EBRU : Kaçıyor abi kaçıyor.
TUFAN(nefes nefese) : ALLAH BELANIZI VERSİN,DONUMA KADAR ISLANDIM he-he-he-he.
EBRU : Telefonuna baksana ya!
TUFAN(nefes nefese) : Hasiktir gitti iPhone he-he-he-he.
EBRU : Sana kim dedi atla diye? Erkek olucan bide.
EKBER : Lan elbet çıkıcan ordan! Ben ha burda bekliyorum.Ebru sen eve git.
EBRU : Abi bırakta şunun çaresiz halini izliyim.
EKBER : Ben sana sonra sorucam,merak etme.
EBRU : Ben çekirdek alıp,geliyim mi ya?
EKBER : Piknik kuralım istersen?
EBRU : Olur,valla.
EKBER : Lan yürü git! Adamı hasta etme.
EBRU : O zaman 5 dakika'ya geliyorum ben.
EKBER : Sen hala burda mısın Ebru?
EBRU : Tamam ya.

5 Dakika sonra...

(Tufan'ın baya bir açıldığını gören Ekber sıkılır ve oradaki bank'a oturur.Tam o sırada Ebru gelir.)

EBRU : Geldim,noldu ben yokken?
EKBER : Bakta kendi gözünle gör.
EBRU : Nereye gitti ki? Boğuldu mu yoksa?
EKBER : Aha çıktı suyun üstüne!
EBRU : Yuhhhh! O hala yüzüyor mu ya?
EKBER : Birazdan hava kararıcak.
EBRU : Ayy valla soğuktan ölecek ya.

(Tufan'ın ayağına çok kötü kramp girer ve son ses bağırmaya başlar.)

TUFAN(nefes nefese) : İmdaaaaaaaaaaaaat! Yardım edin! He-he-he-he
EBRU : Abi sende duydun mu?
EKBER : Evet,imdat diyor.
EBRU : Bişey olmaz ona.
EKBER : Ne hali varsa görsün,hadi biz gidelim.
EBRU : Ama onu bu şekilde bırakamayız.
EKBER : Kızım görmüyo musun?Taa nereye gitmiş.Burda durupta ne yapıcaz?
EBRU : Aaaa baksana ''ben burdayım'' diye el sallıyor.
EKBER : Boğuluyor olmasın.
EBRU : Hıı? Ya abi ben korkmaya başladım.
EKBER : Sen rahat ol.
EBRU : Nasıl rahat olayım ya? Adam ölücek!
EKBER : Sen şu ilerdekini görüyo musun?
EBRU : Ohh be! Valla ucuz atlattı!
EKBER : Sen öyle san!
EBRU : Niye ki ona kadar yüzerse kurtulur bence.
EKBER : Ben kimseyi göremiyorum!
EBRU : Nee! Hani bakim ! Aaaa nerde bu ya?
EKBER : Boğuldu!
EBRU : Nasıl olur ya? Olamaz öyle bişey.Tufan ölemeeez.Bu vicdan azabıyla nasıl yaşarım ben?
EKBER : Demin gülüyordun,ne oldu?
EBRU : Keşke hiç gelmeseydin abi.
EKBER : Kendi düşen ağlamaz Ebru,ben gidiyorum.
EBRU : Bok vardı geldin,bok vardı.
EKBER : Lan bak beni deli etme. Senide denize atarım şimdi he!
EBRU : Tamam abi tamam tamam git sende!
EKBER : Hadi düş önüme.
EBRU : Ben hiçbir yere gitmiyorum,sen gidersen git.
EKBER : Aman be iyilik yapanda kabahat zaten,ne halin varsa gör!

(Ekber gidince Ebru kendi vicdanıyla başbaşa kalmıştır,havanın kararmasıyla birlikte Ebru'da ağlamaya başlar.)

EBRU : TUFAAAAAAAAAAAN ! TUFAAAAAAAAAAAAN !
Allah'ım inşallah ölmemiştir,umarım düşündüğüm gibi değildir! Offf abi niye geldin? Tufan niye gittin? Ne olur yaşadığına dair bir işaret istiyorum senden,seni kaybedince anladım ne kadar çok sevdiğimi,değerini bilemedim :( Var ya eğer gelirsen söz bir daha bırakmıcam seni,istediğin kadar tokat at,döv ama ne olur geri gel,çık şu denizden.Bak valla bi daha sana gayde demicem! O kadar sıkı sarılıcam ki sana bir daha hiç bırakmıcam.Eğer içimin bu kadar yanacağını bilseydim,ne yapıp eder gitmene engel olurdum keşke sende bu kadar korkak olmasaydın...

                                   ***** DEVAM EDECEK *****

23 Nisan 2012 Pazartesi

PLATONİK / Bölüm 1 / Sahne 8

SAHNE 8

(Nilay evdeki işini bitirdikten sonra bilgisayarın başına geçer.İnternette ilk bakacağı şey ise kendi Facebook hesabı olur.)


NİLAY : 108 bildirim,32 mesaj mı!? Oha ya birgün girmedik şuna bak!Virüs gibi çoğalmışlar.Şimdi işin yoksa şunlara laf yetiştir off yaa.


(Nilay kimlerden gelmiş diye bildirimlere bakar ve şaşkınlığa uğrar.)

NİLAY : Yuh bu kadar yavşak profilime nerden girmiş ya?Tüm yazdığım şeyleri beğenince benimle aynı fikirde mi oluyorlar anlamıyorum ki? Amaan Allah korusun.Bunlarca ancak bu ortamda bulunurum zaten.Hayır yani böyle yaparak benle iletişime geçeceğini mi sanıyorlar acaba? Abazalar ya virüslü dosya gibisiniz.Face'ten ne zaman silsem,tekrar çıkıyorsunuz bir yerden.Allah cezanızı versin ya.

(Nilay ; fotoğraflarına yapılan yorumları okumaya başlar ve sinir küpüne döner.)
Nilay çok güzel çıkmışsın yaa.
NİLAY : A-a.Salağa bak bide güzel çıkmışsın diyo.Lan zaten güzelim,güzel çıkıcam tabii.

Off hasta oldum ya.
NİLAY : Geçmiş olsunda doktor değil öğretmenim ben canım!
Nilay bayıldım ya bu fotona.
NİLAY : Hahaha çok teşekkürler.Kolonya falan veriyim mi şekerim? Belki ayılırsın.
Süpersin hayatım,yıllar geçtikçe daha iyiye gidiyorsun.
NİLAY : Hayatın süperse bundan banane canım ya.Git durum falan yaz benim fotoğrafın altını niye kirletiyorsun?
Ben çeeektim.
NİLAY : İyi bok yedin canım.
Maşallah,maşallah.Nazar değmesin.
NİLAY : Allah kabul etsin canım.
Nilay'ın teyzesi : Süper çıkmışsın Nilay,annenlere selamlar.
NİLAY : Teyze sen yapma gözünü seviyim ya.Annemin numarasını kaybettiysen veriyim özelden,sıkıntı yok yani.
Nilay bu fotoğrafına öldüm,bittim ya.
NİLAY : Allah rahmet eylesin canım.Eee sen öldüğüne göre yorumu kim yazdı o zaman?Hala yaşıyorsundur canım.
Taş <3
NİLAY : Seni bi bulsam o taşı atıcam kafana ama neyse.
Çok iyisin,meleksin melek.
NİLAY : Sende şeytansın,otur sıfır.
<3
NİLAY : Kalbin fotoğrafıma düşmüş,geri tak istersen canım.Benden bilirler mazallah!
Eridiiim.
NİLAY : Niye sen buz muydun ki canım?
Beğendim :)
NİLAY : Sana beğen diyen oldu mu canım?
Çok seksisin aşık olmamak elde değil.
NİLAY : Sıhhatler olsun.
Nilay en büyük hayranınım,bir imza lütfen.
NİLAY : Klavyeden nasıl imza atıcam?Kafayı mı yedin sen?Gülücük yapim,belki işini görür :)
Nilaaay o kadar güzelsin ki aşık oldum yaa.
NİLAY : Fotoğrafıma bakıp can verenler var,sen hala aşık oldum diyorsun,geç bunları canım ya.
Şuna yorum yapmayın havalara giriyor ya.
NİLAY : Hoşgeldin fareli köyün kahvalcısı hahahaha
Ne biçim öğretmensin?Burda millete cevap yetiştireceğine git okulda çocuklarla ilgilen!
NİLAY : Senin gibi orospular oldukça çocuklarıyla ilgilenmek bize düşüyor canım,sus bence?
Nilay seni hiç çekemiyorlar,muhattap olma şunlarla ya.
NİLAY : Tesbih miyim ben?Niye çeksinler canım.
Photoshop yapsan dahada güzel olursun bence.
NİLAY : Bide onla mı uğraşcam canım ya? Çirkin olanlar düşünsün.
Görmeyeli çok güzelleşmişin bi değişmişin sanki.
NİLAY : Sende hala ilkokuldasın sanki!Kaç senedir görmemişin dediğin lafa bak.Hala büyümedin mi sen?

(Nilay fotoğraflarından çıkıp,gelen yeni mesajlarına bakar.)

NİLAY : Şeytan diyor ; ''Kapat şu Facebook'u kimse ulaşamasın.'' Bu kadar olmaz ya.Hadi teşekkür falan etsem yüz buluyorsunuz diyicem ama sizde o da yok ki.Şu cevapları verirken eğlenmesem,umrumda bile değilsiniz,galiba sizinde hoşunuza gidiyor ama artık öyle olmayacak ciğerci kedileri! Kapak fotoğrafımı görürsünüz anca!
                                 *****DEVAM EDECEK*****

19 Nisan 2012 Perşembe

PLATONİK / Bölüm 1 / Sahne 7



SAHNE 7 


(Yaren ile Cenk sohbete kaldığı yerden devam ederler.)

YAREN : Abi ne dedin ya? Tam olarak anlamadım ben :S
CENK : Diyorum ki biz platonik seviyoruz ya ne yararı oluyor ki? Karşılıklı sevmedikten sonra ne anlamı var ki ?
YAREN : Abi gerçek aşk bu oluyor işte.Zaten karşılıklı olursa onun adına aşk denmez.
CENK : Ne denir peki?
YAREN : Menfaat ilişkisi.
CENK : O nasıl oluyormuş ya?
YAREN : Hani derler ya hep birbirlerine ''seni seviyorum'' diye,işte onlardan biri hep yalan söylüyor.
CENK : Yok be kardeşim olur mu öyle şey?
YAREN : Hep böyledir abi,hep böyle.Mesela biri çıkar,seni sevdiğini itiraf eder.Sende bakarsın böyle tipine,fiziğine falan uygunsa çıkmaya başlarsınız,sonra ister istemez sende ''seni seviyorum'' demeye başlarsın ama yalandan...
CENK : Niye yalan olsun ki kardeşim? Daha sonrada o da onu sevemez mi yani?
YAREN : Şöyle sever ancak ; birlikte güzel vakit geçiriyorlardır ve onu kaybetmekten korkuyordur.Eee ne yapılır bu durumda? Seninde ona arada sırada aşka dair bişeyler demen gerekir.Hadi bunuda geçtim ; onu sevdiğini rol yapman gerekir.
CENK : Saçmalıyorsun bence,nasıl böyle bi sonuca vardın ki?
YAREN : Bozuk paran var mı abi?
CENK : ''Devamını para verirsen anlatırım.'' mı diyorsun?
YAREN : Yok abi ya,öyle değil.Başka bir şekilde anlatmaya çalışıyorum işte.
CENK : Hee anladım.Dur 1 saniye cebimde 50 kuruş olacaktı.
YAREN : Tamam abi,şimdi yazı mı tura mı ?
CENK : Abicim ne alaka ya? İddaaya girmicez herhalde.
YAREN : Yok,değişik bişey yapıcaz.Ben yazı diyorum sende tura ol abi.
CENK : Tamam,ne oldu şimdi?
YAREN : Elinde niye tutuyorsun o parayı? Havaya atsana abi ya :D
CENK : ALLAH'IM SEN BANA SABIR VER!

(Cenk parayı tavana kadar fırlatır.)

YAREN : Dik gelirse aşık olduğun kişi seni seviyor...Aaa tura geldi.
CENK : Ne oldu ben mi kazandım şimdi?
YAREN : Hayır,ikimizde kaybettik abi ya,dik gelseydi kazanıcaktık.
CENK : İyide bu imkansız kardeşim,şaşırdın mı ya?Kafa mı buluyosun benle?
YAREN : Yazı ve tura seni seven kişilerdir,bunların gelmesi garantidir ama biz platonik aşık olduğumuz için dik'i seçeriz.
Sırf imkansız olduğu için... Yani sevdiğinle aranda ne kadar mesafe varsa aşkında o kadar büyük olur.

CENK : Yani olurda hayal kırıklığına uğramak için öyle mi?
YAREN : Evet abi.Çünkü kimse hayal ettiğinden daha iyi olamaz hiçbir zaman.Tanıdıkça hergün içindeki aşkın artmasını beklerken tam tersine ondan nefret etmeye başlarsın,gün gelir ayrıldığına sen bile şaşırırsın.
CENK : Baaak sen! Neler biliyomuşta kardeşim haberim yokmuş.Bir örnek daha ver bakalım.
YAREN : Yerde çok güzel bir papatya görürsen ne yaparsın?
CENK : Hemen koparırım.O beni seviyor mu?Sevmiyor mu? diye yaprakları koparmaya başlarım.
YAREN : Bende diyorum ki koparma bırak yerinde kalsın! Abi,aşkta böyle bişeydir ona sahip olduğun anda her hareketinden,sözünden anlam çıkarmaya başlarsın.Hergün seviyor mu? Sevmiyor mu? diye kafayı yersin abi.Elinde gün geçtikçe solmaya başlar ilk gün sana güzel gelen o papatya.
CENK : Vaaay bak ben hiç böyle düşünmemiştim,sen neymişsin be kardeşim?Yani diyosun ki uzaktan sevmek en güzeli,koparıp ona zarar vermektense arada bir gelip ona bakmanın keyfini yaşarsın,sevginle sularsın onu öyle değil mi?Gizleyerek tabii,hiç  kimsecikler görmeden,bilmeden.
YAREN : Ne güzel anlamışın beni abi ya.İlham perin oldum,bununla ilgili şiir yazarsın şimdi.
CENK : Oooo hiç kaçmaz,1 dakika süre tut sende.
YAREN : Başladı...

(1 dakika süre sonra)

CENK : Oku bakalım kardeşim,beğencen mi bakalım?
YAREN : Sen yazarsında beğenmez miyim abi ya?
(Yaren şiiri alır ve sesli bir şekilde okur.)

YAREN : ''Sen gönül bahçe gördüğüm en güzel papatya.
                   Elimde solarsın diye seni asla kopartmam.
                  Ayrılmak yok,uzaktan sevmek var,gerçek aşk budur.
                  Sol yanımda kal,gözyaşım seni büyüten yağmurum.''
                 
                                                                             (Cenk-Platonik...)


                                          DEVAM EDECEK



17 Nisan 2012 Salı

PLATONİK / Bölüm 1 / Sahne 6

SAHNE 6


(Tufan ile Ebru muhabbet etmek için daha sakin bir yere,evlerinin yakın olduğu sahile gitmişlerdir.)

EBRU : Hayırdır aşkım,niye sustun ya?
TUFAN : Sanırım vicdan azabı duymaya başladım.
EBRU : Benimle olduğun için mi?
TUFAN : Hayır ya ne bileyim :S Benim biraz buruk içim,belkide en yakın arkadaşımı kaybedicem ona üzülüyorum :(
EBRU : Sen genç adamsın merak etme daha iyisini bulursun be.
TUFAN : Şuna bak sanki sevgilimden ayrılmışımda bana teselli veriyo ya.
EBRU : Ama doğru değil mi? Üzüldüğün şeye bak Allah Aşkına.
TUFAN : Kendini sanki suçlu gibi hissediyorum.Ya değişik bir duygu,anlatamam sana.
EBRU : Takma kafana ya,hem onunla olmazdı ki zaten,ben öyle sevmiyorum utangaç adamları.Erkek adam seviyorsa gelip yüzüne söyler,günlere hatta aylarca içinde saklamaz.
TUFAN : Ya iyi hoş diyorsunda sen niye söylemedin bana aşık olduğunu?
EBRU : Sonuçta iyi bir arkadaştık,seni kaybetmekten korkuyordum.
TUFAN : Ben sevmem öyle utangaç kadınları...
EBRU : Haydaaa!Onunla bu aynı şey mi ya?
TUFAN : Bazen hiç tanışmadığın birini kaybetmekten korkabilirsin.
EBRU : Hiçte bile.
TUFAN : Sen hiç birini karşılıksız sevmedin mi?Mesela ünlü birine aşık olmadın mı hiç?
EBRU : Öyle şey olur mu ya?Yakınımda olan kişiler yerine elin adamına aşık mı olcam ben?
TUFAN : Öyle aşık olanlar çok var mesela ölünce o kişi,gidip intihar edenler oluyor.
EBRU : Kimse için kendi canıma kıyamam ben ne olursa olsun.Hem sen bunları bana niye anlatıyorsun ki?
TUFAN : Ya Cenk'te seni öyle seviyordu işte.
EBRU : Burda gelip dış kapının mandalını savunma bana!Hem ben sevdiğim adama kavuştum,mutluyum ya.
TUFAN : Ya sana göre herşey güzel,iyi,hoş...Sen benim yerimde olsan ne düşünürdün?
EBRU : Aptallık ediyorsun ya bunları düşünmen bile hoş değil açıkcası.
TUFAN : Hatırlarsan sen bile demiştin en yakn arkadaşını bir kıza sattın diye!
EBRU : Hani benim için değerdi? Ne demek istiyorsun sen ya?
TUFAN : Ben yalnızlığa alışkın biriyim,bir başkasına aşık olmaktan korkuyorum,tamam mı?
EBRU : Ne yani şimdi sana siktir çekmemi mi bekliyorsun?
TUFAN : Öyle demek istemedim ya.
EBRU : Peki o zaman,siktir git!
TUFAN : Ebruuuu!
EBRU : Hadi canım hadi! Siz 2 gay takılmaya devam edin anca uzaktan benim gibi kızları kesersiniz,olurda göz göze gelirseniz ''bana baktı'' diye kendi çapınızda sevinirsiniz çünkü beceriksizin tekisiniz.
TUFAN : Ya sende taktın ''gay misin'' diye dönüp dolaşıp aynı şeyi söylüyorsun.
EBRU : Bazıları sırf benle sevgili olmak için peşimde pervane olurken sen gelip lagaluga yaparsan senin o erkekliğinden şüphe ederim ben.
TUFAN : Ya bi yanda kaç yıllık arkadaşım olunca normal değil mi sence?
EBRU : Gay olman mı?
TUFAN : Tebrik ederim,hassas noktamı iyi yakalamışın ne zaman karşı çıksam sana ordan vuruyorsun.
EBRU : Erkeklere karşı zaafını mı?
TUFAN : NE DİYOSUN KIZIM SEN?NE DİYOSUN SEN BE!?

(Tufan Ebru'ya yavaş bir tokat atar.)

TUFAN : Gururum incindi yani ya. YETER BE YETER..!

(Şansa bakar mısınız?İşte o sırada sahilde yürüyüş yapan Ebru'nun abisi,aynı zamanda mahallenin kabadayısı Ekber olanları görür ve o tarafa doğru koşmaya başlar.)

EKBER : SEN KİMİN KARDEŞİNE TOKAT ATARSIN LAN YAVŞAK?
EBRU : A-a-abiiiii!
TUFAN : Allahu Ekber,Allahu Ekber...
EKBER : Beni görünce imana geldi pezevenk! GEL LAN BURAYA!

             *****DEVAM EDECEK*****