20 Eylül 2012 Perşembe

PLATONİK / Bölüm 2 / Sahne 8

SAHNE 8

(Zehra ile ayrılma kararı alan Önder, bir süre sonra bu kararından pişman olur ve acı çekmeye başlar.)

ÖNDER : Off ulan off!Bu ne berbat bir hismiş!Aşk acısı dedikleri şey bu olsa gerek.İçimden bir parça kopmuş gibi,göğüs kafesimde derin bir boşluk hissetmeye başladım.Sanki o parçayı Zehra alıp götürmüş gibi.Nasıl birşeydir bu nasıl birşeydir?Dayanamıyorum artık. O sesi aklımdan çıkmıyor,resmen kulağımda çınlıyor ya.Bana ne kadar söylediği güzel şeyler varsa aklıma geliyor.Beraber yaşadığımız tüm anılar gözümün önünde canlanıyor.Neden böyle oluyor ki?Neden?Aklım almıyor.Kendimi bir gökdelenden atlamış gibi hissediyorum.Paramparça haldeyim,yaralıyım.Birazdan son nefesimi verip,ölecekmiş gibi hissediyorum.O gelirse ve elimden tutup kaldırırsa herşey geçecekmiş gibi işte o zaman tüm bu yaşadığım acıları unutacağım.İşte o zaman herşeye yeniden başlayacağım,yeniden.Belkide başkası gelecek,bana unutturacak herşeyi,bu yaşadığım berbat hisleri unutturacak.Peki benim bu şekilde daha ne kadar durmam gerekiyor?Daha ne kadar ağlamam gerekiyor?Daha ne kadar bağırmam gerekiyor?Daha ne kadar zaman geçmesi gerekiyor?Bunlar sanki hiç bitmeyecekmiş gibi,hep devam edecek gibi geliyor.Başlangıçta herşey ne kadar güzeldi oysa ki.Onun duygularını hiçe sayıp,içimden geldiği gibi korkusuzca söverken ve onsuz yaşayacağıma kandırırken kendimi herşey ne kadar yolundaydı.''Ben burdan atlasam birşey olmaz,hiçbirşey olmaz'' derken ne kadar güveniyordum kendime.Ondan kurtulma rahatlığıyla bırakmışım,kendimi boşluğa.İşte o atlayan gururum,pişmanlığa dönüşmüş sonunda...Off şuan biriyle konuşmaya o kadar ihtiyacım var ki,sıkıntımı anlatıp rahatlarım belki,birazcıkta olsa.Kimi arasam ki şimdi?Hmmm...Cenk'i arayamam,o benden dahada duygusal,birşey der şimdi dahada kötü olurum.Nilay'ı arasam zaten umrunda bile olmaz.Aaaa!!Buldum!Tabii ya Mutlu'yu arayayım ben.İnşallah müsaittir ya.Saat kaç acaba? Bi bakayım. Aaa gece 12'i geçiyor ya.Her defasında gülmekten gözümden yaş getiren birinden,şimdi o gözyaşlarımı silmesini isteyeceğim.Umarım beni bu zor durumdan kurtarır.

(Önder ; herşeye gülen ve espri yapan çatlak arkadaşı Mutlu'yu arar.O sırada Mutlu sevgilisinden aramasını beklemektedir.Telefonu bakmadan açar.)

MUTLU : Aşkıım sen misin? Bende seni çok özledim. Hahaha...
ÖNDER : Ne aşkımı lan? Ben Önder.
MUTLU : Ne arıyon oğlum beni? Anam mısın? Babam mısın? Hadi onu da geçtim sevgilim misin lan? Hahaha...
ÖNDER : Off ne diyosun be! Sevgilim yok artık. Gitti. Çok yalnız kaldım.
MUTLU : Peki biz şimdi neyiz? Hahaha...
ÖNDER : Off dalga geçme ya. Zehra gitti oğluuum.
MUTLU : Tamam anladım ama ne ayaksın lan sen? Hahaha...Kız gitti,şimdi bana mı yazıyorsun? Frekansları karıştırma yoksa fena olur he. Hahaha...
ÖNDER : Tövbee tövbeee. Allah yazdıysa bozsun. Ben burda acı çekiyorum sen ordan gülüyorsun ya. Bi konuşalım,derdimizi anlatalım dedik,senin şu yaptığına bak.
MUTLU : Sen ve senin gibilere var ya çok gülüyorum ben. Hahaha... Zavallısınız vallah.Sevgili lan bu sevgili.Hadi ananı kaybedersin anlarım,babanı kaybedersin anlarım yeri dolmaz ama bu sevgili dediklerin geçici be.Olsa ne olur olmasa ne olur.Biri gider,biri gelir.Ağlama lan.Hemen yenisini bul. Hahaha...Ben sana ayarlarım bir tane.Üzüldüğün şeye bak ya.Erkek adam ağlar mı? Emzik vereyim mi? Hahaha.
ÖNDER : Hadi ordaaan. O boşluk kolay kolay dolmuyor be. Sen öyle diyorsun belki haklıda olabilirsin ama dolmuyor işte.Öyle değişik bir his ki bu,tüm organlarını götürüyor sanki.
MUTLU : Organ mafyası lan bu nereye götürüyor? Hahaha...
ÖNDER : Onun gibi birşey lan.Önce aklımı aldı,akıl sağlığım gitti.Şimdi de kalbimi alıp götürdü.
MUTLU : Beleşe mi? Hahaha...Bitkisel hayattaysan gel de fişini çekeyim. Hahaha...
ÖNDER : Off ondan daha kötü lan! Göğsümde kocaman bir boşluk var.
MUTLU : Göğüs kası çalış biraz. Hahaha... ŞINAV çek ŞINAV. Hahaha.
ÖNDER : Off geçer mi lan öyle? Sen güldükçe ben daha çok acı çekiyorum yapma. Neden bende senin gibi mutlu olamıyorum ki?
MUTLU : Sen zaten benim gibi istesen de olamazsın önce bi onu unut. Hahaha...Hahaha...Geber artık seni lanet olası. Hahaha...Öldün mü lan? Hahaha...Benim kahkahalarım gelmiyor mu? Hahaha...
ÖNDER : Gül sen gül.
MUTLU : Ben burda krize girdim,gülmekten öldüm sen hala yaşıyon mu yaa? Hahaha...
ÖNDER : Ha-ha-ha... Hapşuuuuuuu!!
MUTLU : GEBEEEEEEEEEEER ! Hahaha...
ÖNDER : Al işte...
MUTLU : Karnımda kocamaan bir boşluuuk vaaar. ACIKTIIM GALİBA! Hahaha...
ÖNDER : Geç dalganı geç sen.
MUTLU : Sen beni güldürdün Allah'ta seni güldürsün. Alsın cehennemine. Çünkü bende orda olacağım. Hahaha...
ÖNDER : Razıyım.Ölmeye de razıyım.Dayanamıyorum artık.Dayanacak gücüm kalmadı.Bu acıdan kurtulmak istiyorum.İntihar edeceğim.
MUTLU : Yeter lan yeter ben gülmekten öleceğim burda. Hahaha. Bir kız için yaptığına bak,kendine gel çık şu triplerden. Hahaha...
ÖNDER : Ben onsuz yapamam.Herşeyimdi o benim herşeyimi kaybettim ben.Yaşamak için bir sebebim kalmadı.Hiçbirşey hemde.
MUTLU : Şaka mısın sen ya? Hahaha...Sen konuştukça gülesim geliyor benim. Bu nasıl bir ses tonudur böyle? Ciyak ciyak... Hahaha...
ÖNDER : Hayallerim yıkıldı hayallerim.
MUTLU : Hayal kurmak bedava oğlum git yenisini kur. Hahaha. Sende var ya temeli yanlış yere atılan inşaatlar gibisin,bir depremde yıkılıyorsun. Hahaha...
ÖNDER : Ben kapatıyorum vallah. Çok kötüyüm ya.
MUTLU : Ne adamsın ya. Hahaha... Ara kızı konuş. Dönerse senindir,dönmezse zaten hiç senin olmamıştır. Hahaha. Bana niye dil döküyosun boşuna? Hahaha.
ÖNDER : Doğru ya ne gurur yapıp kendimi yiyip bitiriyorsam.Arayacağım ya.
MUTLU : Yemiyo mu? He yemiyor mu? Aramazsan adam değilsin. Hahaha...
ÖNDER : Kapat lan kapat.
MUTLU : İlk önce sen kapat. Hahaha... Gerizekalı orda kırmızı tuşuna basıcan. Bunu da ben mi öğreteceğim sana. Hahaha...

(Önder telefonu kapatır.)

ÖNDER : Mutlu bile güldüremediyse beni,hiç kimse güldüremez ya.Zehra hariç.Yeter artık bu kadar gurur! Arıyorum.Umarım açar.Bu acıdan ölmeden önce bi sesini duyayım bari.

(Önder Zehra'yı arar.Her telefon çalışında kalbi daha hızlı atmaya başlar ve heyecanlanır.Zehra o sırada Önder'i düşünüp ağlamaktadır.)

ZEHRA : Üff sadece bir mesaj ya da bir çağrı at,pişman olduğunu söyle ya. Bu gece bitmez,lütfeeen ya. ÜFÜ-ÜFÜ-ÜFÜ Önder arıyor!!! Pişman olmuş olmalı. Yaşasııın!

(Zehra,telefonu açar.)

ZEHRA : ÜFÜ-ÜFÜ
ÖNDER : ALOO ZEHRAAA, SEVİYORUM ULAAN SENİ!
ZEHRA : Üff ne bağırıyon be kulağımın dibinde? Ulan demeseydin daha güzel olurdu.
ÖNDER : Allah Allah...Arayıp seviyorum dedim ulana mı takıldın sen?
ZEHRA : Üff ya biraz terbiyeli olsana.Ulan nedir ya? Öküzsün Önder ÖÖ-KÜÜÜZ.
ÖNDER : Bak Zehra! Aradığıma pişman etme beni.Adamı sinir etme.Düzgün konuş benimle.
ZEHRA : Üff ama ben ağlıyorum kaç saattir senin için gerizekalı. Bunu haketmedim ben.
ÖNDER : Ben ne yapıyorum burda göbek mi atıyorum? Ne demek istiyorsun sen? Ben burda ölüyorum senin için.
ZEHRA : Üff ya öyle mi gerçekten? Neden bana öyle gelmiyor o zaman? Neden ağlatıyorsun beni bunca saat? Neden ters ters cevaplar veriyorsun mesajda? Neden bu kadar geç arıyorsun? Beni üzmek hoşuna mı gidiyor senin? Mutlu mu oluyorsun böyle yapınca?
ÖNDER : Hayıır Zehraa.Ben seni üzmek istemiyorum aslında ama o kadar çok sinirleniyorum ki bazen sana ne dediğimi ben bile bilmiyorum,ağzımdan çıkanlara şaşıyorum.Üzülüyorum sonra,seni de üzüyorum.Çok özür dilerim Zehra. Gerçekten bir daha olmaması için dikkat edeceğim. Söz veriyorum sana. Affet beni. Lütfeeen! Seni çoook ama çoook seviyorum.
ZEHRA : Üff tamam ya unutalım bunları,affettim gitti.
ÖNDER : Ohh bee! Seni kaybedeceğimden çok korkmuştum ama çok mutluyum şuan.
ZEHRA : Üff bende ya. Bir daha böyle birşey yaşamayız umarım.
ÖNDER : İnşallaah. Allah korusun! Ben seni bir daha üzmeyeceğim.
ZEHRA : Üff pek inanmıyorum ama görücez bakalım. Şimdi rahat rahat uyuyabilirim.
ÖNDER : Bak sana söz veriyorum. Erkek sözü. Hadi şimdi uyuyalım o zaman.Telefonu kapayınca,kapa gözünü sende. Tamam mı?
ZEHRA : Üff tamam öyle yapıcam ya.Hadi kapattım ben.

(Zehra,telefonu kapatır.)

ÖNDER : Aa kapattı. Çok seviyorum ben bu kızı ya. İlk defa gerçekten sevildiğimi hissettim. O diğerleri gibi olmadı. Beni en zor durumda bırakmadı işte. Ondan öncekileri böyle miydi? Benim üzüldüğümü bilip çoktan başkasını mutlu etmeye başlamışlardı bile. Kimlere ''seni seviyorum'' demişim ben ya. Gerçekten çok pişman oldum şimdi. Bugün akıttığım gözyaşları için zerre pişman olmadım ama haketmeyen insanlara ''seni seviyorum'' dediğim için pişman oldum. Zaten çoğu kişi şu durumda aramaya cesaret edemez ama ben aradım! Çoğu kızda çok sevdiği halde gurur yapar,affedemez. Ama o affetti. Birbirimize deliler gibi aşığız işte. Gerçek aşk bu! Ne olursa olsun sevdiğinin hatalarını görmezden gelmek ve ondan asla vazgeçmemek! İşte bu ya!

                            *****DEVAM EDECEK*****

6 Eylül 2012 Perşembe

PLATONİK / Bölüm 2 / Sahne 7

SAHNE 7

(Tufan'dan bir an önce kurtulmak isteyen balıkçılar,onu atladığı yere bırakmışlardır.Tufan'da eve gitmeyip parkta kendi kendine söylenip,durur.)

TUFAN : Ya bu pis denizde yüzdüğüme inanamıyorum ya. Ya bi daha sahile bile uğramam ya. Ya valla denizlere küstüm ya. Ya bu balıkçılarda neyin nesiydi ya? Ya bu adamlar neyin kafasını yaşıyor ya? Ya çok şükür,kurtuldum ya. Ya off karnımda acıktı,birşeyde yemedim ya. Ya eve götürsün biri beni çok yorgunum ya. Ya nasıl kurtuldum ben ya. Yaşıyor muyum yoksa rüyada mıyım ya? Ya bu neyin kafası ya? Ya bu deniz beni değiştirdi ya. Ya off yağlı bişey mi alsam ne yapsam? En azından şu yağ'lamayı keser ya. Ya adalara bile uğramam arkadaş yüzmem bi daha ya. İnsanı bi dert,hayvanı bi dert arkadaş ya.

(Yağmur çişelemeye başlar.)

TUFAN : Ya off yağma gözünü seviyim ya. Ya yeni kurudum yapma ya. Ya kara bulut tayfası hepiniz bir olmuşsunuz,beni mi ıslatacaksınız ya? Ya size diyorum ya. Ya ağlamayın üstüme ya. Ya başka semte,başka şehire gidin ya. Ya bende bu şans olduğu sürece gittiğim her yere yağmur yağar ya.

(Gök gürler.)

TUFAN : Ya nasılda kızıyorlar ya? Ya tamam birşey demedik ya vallah korktum ya. Ya kafama şimşek çakmasa bari ya. Ya hazır ıslağım tek şimşeğe bakar ya.

(Şiddetli bir gök gürültüsü olur ve ardından şimşek çakar.)

TUFAN : Ya şimdi de fotoğraf mı çektiniz ya? Ya face atıp,etiketlemeyin bari ya?

(Yağmur,sağanak yağışa dönüşür.)

TUFAN : Ya bu ne ya? Ya vallah üşüttüm ya. Ya kuru gezemeyecek miyim ben ya? Ya vallah oturup ağlıcam ya. Ya bu nasıl bir kafa ya bu nasıl bir hava ya bu nasıl bir şans ya. Ya böyle dünya dönmez olsun ya. Ya bugünü sağ salim atlatırsam,fakire para vericem ya.

(Tufan evine doğru koşmaya başlar. Yağmur o kadar şiddetli yağmaktadır ki rüzgarla birlikte yüzüne sert bir şekilde gelir ve dayanamayıp durur.)

TUFAN : Ya off bu ne ya? Püüüh ya. Ya sucuk oldum ya. Ya 2 yumurta kırıp yesin biri beni ya. Ya ''yerim seni'' diyen bir hatun olsa ''Afiyet olsun,ilk şu ıslak kafamdan başla'' derim ya. Ya bu gidişle karada boğulan tek insan olucam ya. Ya bi yamyamlar kaçırsın beni ya büyük kazanın içinde ateşte pişirsinler ya.Vücudumun %100'ü  su oldu ya. Ya bu üstümde balıklar yüzer ya. Ya en sonunda bi japon balığı alıp,gezdircem cebimde ya. Ya ben dışardayım ya,eve girene kadar durmaz bu yağmur ya.

(Tufan sokağa sapınca yolun ilerisinde bir elinde paketleri,diğer eliyle de şemsiyeyi tutan şişman bir adam görür.)

TUFAN : Ya bu adamın şemsiyesini alıp kaçırsam mı ya? Ya çok ihtiyacım var ya. Ya fazla kimsede yok etrafta ya. Ya ben zaten şemsiyeyi bir elinden kaparım,bu adam kıçını kaldırana kadar diğer köşeyi dönerim ya. Ya niyeti bozdum anasını satayım alıcam kaçıcam şemsiyeyi ya. Ya nasılsa en kötü ihtimal polis yakalar,hapise atar boğulmaktan kurtulurum ya. Ya sudan nefret ettim ya. Ya bu şansla bi kapalı yere girsem,deprem olur üzerime çöker ya. Ya vallah tek kurtuluşum şemsiye ya. Ya buldum işte ya. Ya tereyağından kıl çeker gibi alıcam ya.

(Tufan adamın yanına kadar koşarak gider. Adamın telefonu çalmaya başlar.)

TUFAN : Ya telefonunuz çalıyor ya.
+Duyuyorum birader ama ellerim dolu. O yüzden bakamıyorum telefona.
TUFAN : Ya önemlidir belki ya isterseniz şemsiyeyi ben tutayım siz bakın telefonunuza ya.
+Hay Allah razı olsun senden...Al birader üstüme tutta telefon ıslanmasın.

(Tufan şemsiyeyi aldığı gibi kaçmaya başlar.)

+Yok otobüsü kaçırdım o yüzden...HOOOOP! Nereye gidiyorsun lan?...sana demedim...2 dakika arayacağım ben seni. GELSENE LAN BURAYA İT OĞLU İT. Ohooo gözden kayboldu bile. Ben biliyorum başıma geleceğini. Offf Allah'tan paketleri götürmedi...

(Tufan nefes nefese kalmıştır,caddeye geldiği anda görenler şüphelenmesin diye koşmayı bırakır ve yürümeye başlar.)

TUFAN : Ya-ya-ya-ya-ya...ya inanamıyorum ya. Ya herşey istediğim gibi gitti ya,işte bu ya. Ya hayret kötü birşey olmadan atlattım ya. Ya bu nasıl aklıma gelmedi ya. Ya çok tehlikeli birşey bu ya. Ya girerse açılmaz valla ya. Ya bu bi yerime girmesin şimdi olur mu olur ya?

(Tufan'ın yanından hıphızlı bir araba geçer ve üstünü başını ıslatır.)

TUFAN : Yaa off yaa. Ya beni ıslatana para mı veriyorlar ya? Ya havlu alıcam bir daha sokağa çıkarsam ya. Ya bu su hep beni mi bulur ya? Ya şu şemsiyeyi de atayım bari ya. Ya kurtuluşum yok ya. Ya havadan karadan her yerden ıslatıyorlar ya.

(Tufan çöp kutusunun yanına gider ve şemsiyeyi içine atar.)

- MEEEOOOOOOOVVVVVVVVVVVVV

TUFAN : Ya aklım gitti ya! Ya bu kara kediyi de gördüm tamamdır ya. Ya bugün bitmez ya. Ya bi eve gidiyim hemen uyucam ya. Ya kabus gibi ya. Ya bugün hayatımın en kötü günüydü ya. Ya hayatımda hiç bu kadar ıslak durmamıştım ya. Ya her yerim börttü ya. Ya ipe asılan ama bir türlü kurumayan çamaşırlara döndüm ya. Ya bu bir işaret mi ya? Ya biri benim için ağlıyor galiba ya. Ya bunun başka bir açıklaması olamaz ya.Ya kimse ağlamaz ki benim için ya? Ya Ebru diyicem, o da tam yalancı ya. Ya aşığım diyosan bana niye gitmeme izin veriyorsun ya? Ya insan bi gitme der ya. Ya insan abisi gelse bile sevgilisinin sıkıca elinden tutar ya. Ya insan sevdiğinin kötü gününde yanında olur ya. Ya abisinden çekindiyse ya. Ya ben bunu niye düşünemedim ya. Ya ben hemen Ebru'ya ona kurtulduğumu haber vermeliyim ya. Ya belkide bir mesajım yeter ya.Ya ağlama diyicem ya. Ya döktüğü her gözyaşı damlası bana bela olarak geri dönüyor ya.Ya bunlar bitecek gibi gözükmüyor bir an önce ''Dur'' demem gerekiyor ya.

(5 dk sonra)

(Tufan eve geldiği gibi ilk işi ev telefonundan Ebru'nun cep telefonunu aramak olur.)

TUFAN : Ya neyse ki telefonunu kapatmamış çalıyor ya. Ya saatte gece 1 oldu ya. Ya niye açmıyor ya? Ya açsa telefonu mutlu olacak ya.

(Ebru'nun Tufan'ı bir daha göremeyeceğini,sesini dahi duyamayacağını düşünmesi gözyaşlarını durduramıyordu. Saatlerce ağlayan Ebru,telefonun çaldığını duyunca ilkinde umursamaz. Çünkü kimseyle konuşmak istemiyordur. Telefonu ikinci kez çaldığında kimin aradığını merak eder ve telefona bakınca Tufan'ın evden aradığını görür,telefonu hemen açar.)

EBRU : Aloooo! Tufan sen misin? Benim de ne oluuuuur!!
TUFAN : Ya benim ya.
EBRU : NEEEEEEE ! Gerçekteeeeeen mi? Tufaaan?
TUFAN : Ya Ebru bi sakin ol ya!
EBRU : Ayyyyy inanmıyorum!!! Allah'ıma şükürler olsn ki ölmemişin,yaşıyorsun ya. Çok mutluyum ben.
TUFAN : Ya o kadar emin olma ya. Ya ben çoktan öldüm ya.
EBRU : Hayıııır! Hayııır! Olaamaz! Bu bir rüya oalamaz yok yok hayır yaa. Uyanmak istemiyoruuum! Eğer yanımda sen olmayacaksan.
TUFAN : Ya ben senin yanındayım zaten ya,sol yanındayım ya.
EBRU : Gözlerimin içinde de olsan, her nefes aldığımda kokunu çeksem içime.
TUFAN : Ya şimdi başlatma romantizmine ya! Ya ben burda canımın derdine düşmüşüm ya.
EBRU : Aşkım tamam kızmasana,şoku atlatamadım hala inanamıyorum yaşadığına. Biliyor musun ben kaç saat aynı yerde senin denizden çıkmanı bekledim? Ayy ne kadar ağladım anlatamam sana ya.
TUFAN : Ya nerden biliyim ya. Ya ben en son dediğinden sonra 'ne halin varsa gör'' demişsindir diye düşündüm ya.
EBRU : Aşkolsun olur mu öyle şey? Ben o kadar açılacağını tahmin etmemiştim ki hem.
TUFAN : Ya abinin bakışları yeter ya. Ya adam ölümüne koştu ya. Ya bende napayım o korkuyla atladım suya ya.
EBRU : Aşkım sen onu bırakta bu ne biçim konuşma tarzıdır? Ya demeden konuşamıyor musun sen?
TUFAN : Ya ne biliyim ya. Ya denizden çıktıktan sonra sudan çıkmış balığa döndüm ya.
EBRU : Benim adım Ebru! Tamam mı? Yağ değil! Yağ bakkalda,Ebru burda. Ebru burda,yağ bakkalda. Anladın?
TUFAN : Ya sende beni iyice salak yaptın ya. Ya en sonunda intihar edicem o olcak ya.
EBRU : Dilini ısır,elini tahtaya vur. Allah korusun! Sen olmasan ben ne yaparım ki zaten?
TUFAN : Ya herhalde oturur,ağlarsın saatlerce ya.
EBRU : Bak bana bi daha ya dersen kafanı kırarım. Ayy gıcık oldum be! Yeter kabak tadı verdi. Ya yerine aşkım,bitanem,hayatım falan desen olmaz mı?
TUFAN : Ya...
EBRU : Oğlum senin beynini balıklar mı yedi? Ya da suya mı düştü?
TUFAN : Ya ne diyorsun ya? Ya çocuk mu bu düşşün ya? Ya işte  duruyor kafamın içinde ya. Ya adamı hasta ediyorsun sen ya.
EBRU : Bu gözyaşlarım senin gibi bir odun için fazla akmış. Hemde baya fazla.
TUFAN : Ya sende iyi ki bi ağladın ya! Ya baksana sen ağlamaktan başka birşey bilmez misin ya? Ya insan bi sahil güvenlik çağırır ya...

                              *****DEVAM EDECEK*****




1 Eylül 2012 Cumartesi

PLATONİK / Bölüm 2 / Sahne 6

SAHNE 6

(Ekmek almayı unutan Cenk,hızlıca adımlarla fırına doğru giderken yaklaşık 50 metre ilerden ona doğru yürüyen Ebru'yu görür.)

CENK(gözlerini ovuşturduktan sonra) : Aaaa!! Yemin ederim,bu sefer gerçek. Ne yapıcam ben yaa? Yine gülüp geçeyim en iyisi. Yok yok sonra domates gibi kızarıyorum ya. Görmemezlikten geleyim ya,evet evet en iyisi bu. Başımı da eğiyim öne. Off neden böyle yapıyorum ki ben ya? Geç
ti mi acaba? Oha kalbim ne biçim çarpıyor ya. Tamam tamam geçti sanırım. Bi bakayım arkasından şöyle ya. Aaaa! Nereye kayboldu bu kız? Kaşla göz arasında...offf kaçırdım yine..neyse.

(Cenk önüne dönmesiyle Ebru'yu tam karşında görmesi bir olur ve göz göze gelirler.)

CENK(şaşırarak derin bir nefes alır.) : Hiiiiiiiiiiiih!!!
EBRU : Ceeeeenk ?
CENK(kısık bir sesle) : eyvah!
EBRU : N'aber?
CENK : İyi...
EBRU : Sağol,bende iyiyim.
CENK : Ehehehehe...
EBRU : Ne oldu? Ne gülüyorsun öyle?
CENK : Hiiiiç...
EBRU : Nereye böyle?
CENK : Iııııh! Bilmeeem...
EBRU : Ne öyle arkana falan bakıyordun? Yoksa yolunu mu kaybettin?
CENK : Yoo...
EBRU : Eee ne var ki orda? Niye baktın ki?
CENK : Iııııh! Bilmeeem...
EBRU : Neyse,iyi akşamlar...
CENK : DUR!
EBRU : Hıh söyle?
CENK : Gitme...
EBRU : Anlamadım?
CENK : Gitme...
EBRU : İyi de konuşmuyorsun ki benle? Ne dersem hep kaçamak cevap veriyorsun. Sıkıldım yaa.
CENK : Napiiiim?
EBRU : Ayy Cenk! Zaten üzgünüm birde sem üstüme gelme benim ya. Lütfeen!
CENK : Tamam.

(Cenk'in gözleri dolar ve ağlamaya başlar.)

EBRU : Sen her gidişimde böyle çocuk gibi ağlayacak mısın arkamdan? Sanki beni bir daha hiç göremeyecekmişsin gibi...
Bak sen böyle yapınca bende kendimi çok kötü hissediyorum,gerçekten ya.
CENK : Özür dilerim.
EBRU : Ama Cenk hep aynı şeyi yapıp özür diliyorsun ya,olmuyor böyle.
CENK : Napiiiim?
EBRU : Sen beni kaybetmekten mi korkuyorsun?
CENK : Galiba...
EBRU : Galiba mı? Evet desene şuna. Benimle konuşan sendin,unuttun mu?
CENK : Iııııh! Şeyyy...
EBRU : Bi kerede benimle konuşurken gözlerimin içine baksana!
CENK : Bu çok zor.
EBRU : Yüzüme bile bakmaya tenezzül etmiyorsun. MaşAllah ayakkabılarımdan gözlerini alamadın. Çok istiyorsan vereyim!
CENK : Yok...
EBRU : Eee söylesene o zaman. Neden yüzüme bakmıyorsun benim?
CENK : Anlamıyorsun...
EBRU : Ben gidiyorum ya kusura bakma. Geç kaldım zaten...
CENK : Ebruuu?
EBRU : Ayyy ne oldu yine?
CENK : Bir daha ne zaman görücem seni?
EBRU : O kafanı kaldırıp baktığında...

(Ebru Cenk'in yanından uzaklaşır ve Cenk yine arkasından bakakalır.)

EBRU : Ayyy iyi kurtuldum yine. Her seferinde aynı şey ya. Karşıma geçiyor,salak salak gülümsüyor. Komik birşey var sanki. Aşıkmışta seviyormuşta hadi ordan! Madem öyle gözüme bak o zaman ayakkabılarımdan ne istiyorsun? Ayy sinir oldum yaa!! Yaşamadığım duygu kalmadı bugün. En sonunda çıkarıcam birgün vericem eline ayakkabılarımı o olacak,sabaha kadar bakışsın. Ne tür bir zevk alıyorsa,ben anlamadım...Ayy...ayy...ıyyy bu ne yaa? Olamaz off bi bu eksikti! Allah'ım deliricem ya. Şu sakızı atanı elime geçirirsem var yaa. Şimdi birde eve git bununla uğraş,ohooo bitmeyecek benim işim,bitmeyecek bugün ya. Çileeeeeee!! Çileeeeeee!! Adama baak ya. Öküzün trene baktığı gibi bakıyor,gerizekalı yaa!! Bak hala bakıyor...NE BAKIYORSUN? HE? SANA DEDİM! NE BAKIYORSUN?
EKBER : Kızım kafayı mı yedin? Ne diyorsun? Abinim lan ben senin! Kendine gel..
EBRU : Abiii? Aaa kusura bakma ya sakalları kesmişin ya tanıyamadım birden...
EKBER : Sen onu boşver! Saat kaç ? Nerdesin sen? Merak ediyoruz burda ama bizim Ebru hanım hala sokakta fellik fellik dolaşsın,bi arayayım haber vereyim yok!
EBRU : Abi sahildeydim işte. Bıraktığın yerde oturuyordum öyle,canım sıkıldı ya...
EKBER : Öyle boş boş oturursan olacağı bu. Hadi düş önüme,eve gidiyoruz. Bizimkiler merak etti...

(Ebru ile Ekber birlikte eve giderken,Cenk ekmekleri alıp çoktan evinin yolunu tutmuştur.)

CENK : Ebru'yu da gördüm,ekmekleri de aldım. Şuan benden mutlusu yok yaa. Offf ama çok kaldım yaa,annemler kızacak yine. Olsun yaa,onu gördüm ya o bana yeter. Ne derlerse desinler,umrumde değil. Ahh birde gözlerine bakıp konuşabilsem çok güzel olacakta,kıyamıyorum galiba. Ya da bilmiyorum utangaçlıktan olsa gerek. Yok o da değil AŞK bu ya! Sevdiğinin gözlerine bakamamak,içinde ona söylenecek milyonlarca kelime geçse de tek kelime konuşamamak. Kalbimin her zamankinden 10 kat daha hızlı çarpması ve yaşadığım o müthiş duygular. Bana yaşattıklarını seviyorum. Onu seviyorum. Keşke birgün o da bana karşı aynı duyguları hissetse. Ne kadar da mutlu olurum. Ömrümün sonuna kadar iyilik yapabilirim vallah.

(
Cenk sonunda eve gelir ve zile basar. Kapıyı annesi açar.)

CENK : Ben geldiiim...
BEHİYE : Hele şükür! Nerede kaldın oğlum? Kaç saattir nerdesin? Alt tarafı fırına git dedik!
CENK : Ya anne hiç sorma. Başıma neler geldi bi bilsen...
BEHİYE : Geç içeri geç. İçerde anlatırsın babana.
CENK : Siz yemek yediniz mi?
BEHİYE : Biz yemeğimizi yedik ama sen birazdan ne yiyeceksin bilemem.
CENK : Bana ayırmadınız mı ya? Ben gider,dışarda yerim o zaman ne yapayım?
BEHİYE : Hele bi geç sen içeri. Çabuuk!
CENK : eyvaaaaah!

(Cenk'in salona girmesiyle,televizyon izleyen babasıyla göz göze gelmesi bir olur.)

OGÜN : Oooo! Cenk Bey'de teşrif etmişler.
CENK : Baba!
OGÜN : Oğlum nerdesin kaç saattir?
CENK : Şeyyy..baba hani ben sana anlatıyordum ya bir kıza aşığım diye.
OGÜN : Eeeee? Ne olmuş ona?
CENK : İşte fırına giderken o kızla karşılaştım ya.
OGÜN : Biz sana ekmek al gel demedik mi? Kızı her zaman görürsün ama sofra beklemez. Bi öğrenemedin gitti.
CENK : Biliyorum baba ama bu seferlik böyle oldu ne yapayım? Normal arkadaşım olsa selam verip geçerim ama bu kız başka yaa! Onu görünce zaman duruyor sanki. Ne adım atabiliyorum ne de düşünebiliyorum öylece bakıp kalıyorum.
OGÜN : Görmezden gel sende. Çok mu zor?
CENK : Görmesem bile hissediyorum tam şurada. (kalbini göstererek) Bazen derin bi nefes alıyorum,kokusunu içime çekiyorum sanki ama öyle yapmamaya çalıştım. Başım eğik yürüdüm bilerek sadece yere bakarak ama bu seferde kulağımın onun ayak seslerinde olduğunu farkettim. Olmuyor baba olmuyor! Seviyorum işte.
OGÜN : Bunun ekmek almakla ne ilgisi var oğlum?
CENK : Baba kız fırının karşısında oturuyor ya.
OGÜN : Bu ne şimdi? Mazaret mi? Karizman mı çizilir ekmek alırsan?
CENK : Sorun ekmek almak değil ki baba. Onunla ilgili birşey hissedince veya hatırlayınca herşeyi unutuyor olmam. Alzheimer hastası gibi. O an ismimi sorsan kızın adını söylerim o derece.
OGÜN : Gerizekalı mısın oğlum sen?
CENK : Ben çok aşığım baba!

                                 ...DEVAM EDECEK...